MENÜ
İzmir
Gerçek İzmir
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Sarı'dan 1 Mayıs mesajları: Emek-sermaye çelişkisi ve mültecilerle dayanışma vurgusu!
Güncel
20 Nisan 2022 Çarşamba 09:16

Sarı'dan 1 Mayıs mesajları: Emek-sermaye çelişkisi ve mültecilerle dayanışma vurgusu!

DİSK Ege Bölge Temsilcisi Sarı yaşanan ekonomik kriz nedeniyle 1 Mayıs’ın öneminin arttığını vurgularken, işçi sınıfının İzmir’de sayısı binleri bulan mültecilerle dayanışması gerektiğini belirtti.

Efe Can TAN/GERÇEKİZMİR - Türkiye yeni yılla birlikte artan ekonomik kriz ve derinleşen yoksulluğun gölgesinde 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı alanlarda kutlamaya hazırlanıyor.

İzmir’de ise 2 yıl süren pandemi arasının ardından emekçiler 1 Mayıs’ı yeniden Gündoğdu Meydanı’nda kutlayacak ve taleplerini bir kez daha seslendirecek.

‘Bu düzen böyle gitmez birlikte değiştireceğiz' sloganı ile 1 Mayıs’a hazırlanan Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı 1 Mayıs’a dair yaptığı açıklamada, yaşanan ekonomik krizin altını çizip emekçilerin, işçilerin, emeklilerin daha da yoksullaştığını vurgularken bu koşullarda 1 Mayıs’ın öneminin arttığını söyledi.

İşçilerin hayalinin sendikaların tek çatı altında olması olduğunu dile getiren Sarı, İzmir’de sayısı binleri bulan ve zor koşullarda yaşayan mültecilerle işçi sınıfının dayanışması gerektiğini de ekledi.

Son olarak Çiğli Belediyesi şirketi Çibel AŞ’de çalışan, DİSK Genel-İş İzmir 8 Nolu Şube üyesi işçilerin gerçekleştirdiği ve kent gündemine damga vuran grev hakkında açıklamalarda bulunan Sarı, ‘’Sendika hiçbir siyasal, hiçbir operasyonun içerisinde olmaz çünkü DİSK bağımsız bir örgüttür, sınıfsal mücadelesini başlatır, noktası grevse grevine çıkar ve kazanılmış haklarıyla birlikte o alandan ayrılır’’ sözlerini kullandı.

"EMEK-SERMAYE ÇELİŞKİSİNİN BU KADAR YOĞUN YAŞANDIĞI DÖNEM OLMAMIŞTIR"
DİSK’in 1 Mayıs hazırlıkları ile sözlerine başlayan Sarı, işçilerin taleplerini de sıralayarak tüm halkı alanlara kutlamalara davet etti.

Sarı şöyle konuştu: Bu düzenin böyle gitmeyeceğini ifade eden bir pankartla çıkacağız. Özellikle Cumhurbaşkanlığı sitemine geçildikten sonra kararnamelerle yönetilen bir ülkede artık sapla samanın karıştığı, ekonominin tam anlamıyla darboğaza düştüğü, başta emeklilerin çiftçilerin, yoksulların, işsizlerin yoksullaştığı bir dönemde bu bir 1 Mayıs’ın öneminin daha da arttığını düşünüyoruz. Çünkü 1 Mayıs birlik-mücadele ve dayanışma gününde sanki dünyadaki tüm krizleri işçi sınıfı çıkarmış gibi bütün suçu işlerin üzerine atarak zenginlerin varsıllaştığı bir tek dünya düzenine doğru gidiyoruz. Emek-sermaye çelişkisinin bu kadar yoğun yaşandığı hiçbir dönem olmamıştır. Biz İzmir 1 Mayıs’ına tüm Türkiye’de olmayan bir şeyle giriyoruz. DİSK, TÜRK-İŞ, TMMOB, İzmir Tabip Odası, İzmir Barosu Ve KESK’le birlikte İzmir Emek Demokrasi Bileşenleri ile İzmir 1 Mayıs’ına savaşa, güvencesizliğe, sömürüye, işsizliğe, yoksulluğa karşı birlikte alanlardayız bu düzeni birlikte değiştireceğiz diye böyle çıkıyoruz. Neden bunu diyoruz; Birlikte değiştirmek zorundayız, işçi sınıfı, emekçiler, yoksul halk kesimleri yan yana gelmediği sürece bugün ülkeyi yönetenler kim olursa olsun siyasal partiden bahsetmiyorum halkını düşünmediği sürece tavırların halktan yana koymadığı ranttan yana koyduğu sürece, bu insanların derin yoksulluğa itildiğini bu derin yoksullukla birlikte tüm ülkenin artık yoksullaşmış bir katman haline dönüşeceğine ve artık nefes alabilecek bir ortam bulamayacağımızı düşünüyoruz o yüzden, o yüzden birlikte değiştireceğiz diyoruz. DİSK olarak bu düzen böyle gitmez, birlikte değiştireceğiz diyoruz. Haklı taleplerimiz var. Enflasyonun, ekonominin dip yaptığı bu dönemde krizin faturası işçilere, emekçilere çıkarılıyor. Oysa biz diyoruz ki yüzde 1’in yarattığı krizi yüzde 99 neden çeksin? Bir ülkedeki adalet gelir dağılımın olmadığı her yerde toplumsal muhalefet ve toplumsal patlamalar yaşanır. İnsanlar, intiharlara sürüklenir sosyal cinayetler olur. Biz de diyoruz ki gelin her şeyi bir kenara bırakın bu ülkenin üreticileri, çiftçileri, dünyayı yaratanları bulunduğu kenti yoktan var edenler sokakları süpürenler, taşları döşeyenler, evleri yapanlar bunların hepsinin tüm katmanları sayıyorum, biz üretiyorsak artık yönetimde de söz sahibi olmamızın vaktinin geldiğini düşünüyoruz. O yüzden eğer daha adil, daha yaşanılabilir demokrasi ve bilimin ışığında bir ülke istiyorsak İzmir 1 Mayıs’ına böyle hazırlanıyoruz ve çok önem veriyoruz. Çünkü işçilerin emekçilerin tek ses verebildiği yan yana durabildiği tek gündür, 365 günde 1 gün bizim haklı taleplerimizi ifade edeceğiz ve o talepler doğrultusunda bir yol haritası belirleyerek o harita doğrultusunda önümüzdeki süreci örgütleyebileceğimiz bir sürece doğru bütün halkı İzmir 1 Mayıs’ına davet ediyoruz.

"GENEL GREV DAHİL OLMAK ÜZERE…"
Konuşmasına işçilerin tek çatı altıda mücadele hayalinden söz ederek devam eden Sarı, emekçilerin genel grev dahil olmak üzere şartların zorlayarak mücadelede olması gerektiğini vurguladı.

Sarı şunları söyledi, ‘’DİSK’in zaten baştan beri söylediği şey şu; Türkiye’deki örgütlenmenin önündeki engeller kaldırılmak zorunda ve üç konfederasyona mahkum edilmiştir. Oysa bütün işçilerin bütün hayali tek çatı altında birleşerek birleşik mücadeleyi sürdürmektir. Bugün hangi konfederasyonda olursa olsun ya da hangi siyasi partiye oy verirse versin işçiler aynı şekilde eziliyor, değişen bir şey yok. İster A, ister B, ister C partisine oy versin ya da isterse HAK-İŞ’te, isterse TÜRK-İŞ’te, isterse DİSK’te olsun sistem tüm işçi sınıfını aynı şekilde eziyor. O zaman sistem işçi sınıfını ezerken halkı yoksullaştırırken tek çatı altında toplanıp tek karar alabiliyorsa biz neden ayrı ayrı konfederasyonlar içerisindeyiz? Bizim de mutlaka yan yana gelmemiz bugün hangi partiden ya da hangi konfederasyondan olduğumuzu tartışmadan kendi özlük haklarımız başta olmak üzere bu ülkenin bilimin, emeğin ve demokrasinin yaşanabilir bir ülke olması için birlikte mücadele vermemizden geçer. Bunu ortaya koymamız lazım.  Bu yüzden biz İzmir’de 1 Mayıs’ı tüm bileşenlerle birlikte kutluyoruz. Bu Türkiye ilktir göreceksiniz. Bir HAK-İŞ yok burada örgütlü olmadıkları için ama bütün konfederasyonlarla birlikte kutluyoruz. Doğal olarak İzmir’in demografik yapısından kaynaklı olarak da bu birliktelik Gündoğdu Meydanı’nda coşku seline dönüşüyor. Biz isteriz ki bugün hiçbir sendika ayrımı yapılmaksızın tüm işçiler kendi gelecekleri, çocuklarının gelecekleri için yaşamın geleceği için birlikte mücadele vermek zorunda. İktidardan bunları mutlaka talep etmek zorunda ve biraz önce söylediğiniz gibi genel grev, direniş dahil olmak üzere şartlarını zorlayarak bu şiarla hakları için sokakta ve mücadelede olmak zorunda. 5’li çete diye her gün bas bas bağırıyoruz çünkü 5’li çetede her şey garantili… Geçiş garantili otoyollar, müşteri garantili şehir hastaneleri, köprülerde geçiş garantisi… Oysa biz köprüleri, otoyollara, hastanelere garantili ücret istemiyoruz. Biz bu ülkenin emekçilerine, köylüsüne, çiftçilerine, emeklisine garantili yaşam hakkı talep ediyoruz. Bu çerçevede yan yana geldiğimizde biz bu ülkede biz çok şeyi değiştirebiliriz.

"İŞÇİ SINIFI MÜLTECİ İŞÇİLERLE DAYANIŞMA İÇERİSİNDE OLMAK ZORUNDADIR"
Binlerce mültecinin yaşadığı İzmir’de işçi sınıfı ile mültecilerin dayanışması hakkında konuşan Sarı şunları kaydetti: Her insan yaşama hakkı kadar çalışma hakkına da sahiptir. Biz nasıl 1960’lı yıllarda Almanya’ya, yurt dışına işçi olarak gittiysek orada mültecilik ve göçmenlik yaşadıysak bize de öyle bakıyorlardı çünkü işçi sınıfı yaşamını böyle idame ettiriyor. Doğal olarak mültecilerin de çalışma hakkı vardır ama sermaye mültecileri bulunduğu ildeki diğer işçi sınıfının arasındaki makası daha ucuz iş gücü ve sömürüsüne dahil etmek adına kullanıyorlar. Oysa eğer doğru bir sistem olsa, demokrasinin işlediği bir sistem olsa bugün yurt dışından gelen, göçmen olarak gelenlerin başkasının çalışmasında hiçbir sakınca yok ama eşit şartlarda, aynı koşullarda çalışıyorsan o zaman bir ayrımcılık yoktur. Yoksa biz bugün Türkiye’deki Türkiyeli işçiler Irak’ta, İran’da, Hollanda’da, Belçika’da bir çok Avrupa ve Asya ülkesine çalışmaya gitmiyorlar mı? O zaman orada onlara mı öyle davranılması gerekiyor? Herkes empati yapmak zorunda. Her insanın yaşama hakkı kadar çalışma hakkı vardır ama sermaye işçileri bulundukları ülkenin asgari ödeme dengesinin daha da altında çalıştırarak sömürüyü katmerleştiriyor. Böylelikle iki işçi sınıfını karşı karşıya getiriyor. İşçiler bu konuda çok uyanık olmalı, mülteci işçilerle dayanışma içerisinde 1 Mayıs’ta alanda olmak zorundalar. Çünkü biz ‘dünyanın bütün işçileri birleşin’ diye sözümüz var, şiarımız var. Çünkü dünyanın neresinde olursanız olun işçi sınıfı karakteri tektir: Emek!

"SENDİKA HİÇBİR OPERASYONUN İÇERİSİNDE OLMAZ!’’
Çiğli Belediyesi şirketi Çibel AŞ’de çalışan, DİSK Genel-İş İzmir 8 Nolu Şube üyesi işçilerin gerçekleştirdiği grev hakkında açıklamalarda bulunan Sarı sendikanın hiçbir siyasal operasyonun içerisinde olmayacağını vurgularken Çiğli Belediye Başkanı Utku Gümrükçü’nün greve dair açıklamalarını da değerlendirdi.

Sarı şunları kaydetti: 5 ay 29 gün süren ve son 2 saate kadar uzlaşma sağlanmayan bir şeyde grev haktır… İşçi sınıfının yapacağı en son silah grevdir yoksa toplu sözleşmenin masada bitmesini herkes ister, hem işçiler, hem yöneticiler, hem belediye. Tunç Soyer’in müdahalesi veya gelmesi İzmir’in şehr-i eminidir. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı’dır. Kendisinin iktidar belediyelere gelip ziyaret eder, çözmek için çaba harcar buralarla ilgili sorun yok ama sendika hiçbir siyasal, hiçbir operasyonun içerisinde olmaz çünkü DİSK bağımsız bir örgüttür sınıfsal mücadelesini başlatır noktası grevse grevine çıkar ve kazanılmış haklarıyla birlikte o alandan ayrılır. Herkes beğenmek zorunda değil, herkes alkışlamak zorunda değil ama bugün bordrolar ortaya yansıdığında eğer çevremizden eleştiriler alıyorsak ücretler konusunda orada 8 Nolu şubemiz iyi bir iş yapmıştır ve gerçekten alabileceklerinin en iyi almıştır. Belediyelerin durumunu da ülkenin şartlarını gözetmek gerekir. Eğer ki bugün şebeke dedikleri… O laf da çok hoş bir laf değil ama kendisi siyasetlerinde varsa ben bir şey diyemem sendika bu tür hikayelerin içerisine girmez. Böyle bir şey belediye başkanımızın aklında, fikrinde grup başkanvekili olması gerekiyorsa toplu sözleşmemiz iki ay önce de bitebilirdi. 6 aylık bir süreden bahsediyorum. Kimse o aylık 6 aylık süreyi tartışmıyor. Son grev gününü tartışıyor… Son gün artık anlaşma sağlanamadığı son gün sendika grev kararını hayata geçirmezse gece saat 10’da bu karar almazsa, saat 12’de grev yazısını asmazsa sendikanın yetkisi ve işçilerin toplu sözleşme hakkı ortadan kalkar! Ben işçiye, üyelerime sorumluyum sendika yöneticileri sorumludur. Bu yüzden Çiğli grevi ile ilgili sendikanın tavrı baştan beri bu işi toplu sözleşme masasında bitirmekti ama son gün 2 saat kala bitmemiş bir toplu sözleşmede sendika hukuken kendi haklarını korumak adına ve varlığını sürdürmek adına grev kararını almıştır. 6 günlük grev sonucunda da yönetimin almış olduğu kararla işçilerden almış yetkiyle topu sözleşmeyi bitirmiştir. Diğer bütün siyasal klikler çatışmalar bizim dışımızdadır biz bunların hiç birinin ne kuklası oluruz, ne maşası oluruz. Biz işçilerin ekonomik, demokratik haklarını savunmak için bu mücadelenin içerisindeyiz ki İzmir’de çok siyaset yapan insan vardır bize kalmaz o iş. 

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu haber henüz yorumlanmamış...

Benzer Haberler
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Gerçek İzmir