Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir Milletvekili Kani Beko, sendikalaşma hakkının Anayasa ve Uluslararası Sözleşmelerle güvence altına alınmış sosyal bir hak olduğunu hatırlatarak “Sendika özgürlüğü kavramı da çalışanların kendi özgür iradeleriyle istedikleri sendikayı kurup istedikleri sendikaya üye olabilme hakkı anlamına gelmektedir. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) yanı sıra Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi tarafından kabul edilen birçok belge ve sözleşmede, sendikal haklar doğrudan ya da dolaylı olarak güvence altına alınmıştır. Türkiye de sözü edilen belge ve sözleşmeleri kabul etmiştir” dedi.
100 İŞÇİDEN SADECE 12’Sİ SENDİKALI!
Türkiye’deki sendikalı işçi sayısının siyasi baskılarla dünya ülkelerinin çok daha gerisinde seyrettiği bilgilerini rakamlarla ortaya koyan Beko, “28 Ocak 2022 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan tebliğe göre ülkemizde sendikalı işçi sayısı 2 milyon 190 bin, sendikalaşma oranı ise yüzde 14,3 olmuştur ve bu veriler 15 milyon 294 bin kayıtlı işçiye dayanmaktadır. Ancak kayıtsız işçiler dikkate alındığında, gerçek anlamda sendikalaşma oranının yüzde 12 civarında olduğu görülmektedir. Diğer bir ifadeyle ülkemizde şu an mevcut haliyle çalışma yaşamında olan her 100 işçiden sadece 12’sinin sendika üyeliği bulunmaktadır” dedi.
Türkiye’de sendikalaşma oranının 1970 ve 1980’li yıllarla karşılaştırıldığında 1990 ve özellikle 2000’li yıllarda ciddi bir düşüş yaşadığını aktaran CHP’li Beko, şu tarihsel bilgileri paylaştı: “1980 Askeri darbesinin ürünü olan 2821 ve 2822 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmelerinin kapsamı AKP iktidarı döneminde çıkartılan 6356 Sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmeleri kanunu ile büyük oranda korunmuştur. Bu düzenlemeler ile sendikal hak ve özgürlüklerin yasal güvence altına alınmış olduğu vurgulanmasına rağmen geçtiğimiz 19 yıllık süreçte, işçilerin sendikalaşma hakkına ağır saldırılar gerçekleşmiştir. Uluslararası yasaların tarafı olan ülkemizde sendikalaşma hakkı adeta göz göre göre yok sayılarak, sendikal örgütlenme ve toplu iş sözleşmesi hakkı yasalar yolu ile kısıtlanmış, örgütlenme ve toplu iş sözleşmesi yapabilmenin önüne iş yeri ve iş kolu barajları getirilmiştir.”
DÜNYANIN EN KÖTÜ 10 ÜLKESİ ARASINDA
“Türkiye, Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu (ITUC) raporlarına göre sendikal hak ve özgürlükler endekslerinde Dünya’nın en kötü 10 ülkesi arasında yer almaktadır” diyen Beko, şunları söyledi:
“Türkiye yüzde 7 toplu iş sözleşmesi hakkından yararlanma oranı ile de OECD ülkeleri arasında en son sırada yer almaktadır. Bu durumun nedenleri araştırıldığında; bugün ülkemizde işçilerin sendikal özgürlük alanlarının daraltıldığı, birçok işyerinde sendikal hak ve özgürlüklerin kullanımına yönelik baskıların arttığı, çalışanların kendi iradeleri ile istedikleri sendikaya üye olabilmelerinin engellendiği ve bu konuda işten çıkarmalara varan ağır baskılar uygulandığı görülmektedir. Nitekim son dönemde birçok sektörde sırf bu nedenlerle kitlesel işten çıkarmalar yaşanmakta, işçiler, emekçiler mağdur edilmektedir. Bu durumun yanı sıra, günümüzde 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunun 2012 yılında getirmiş olduğu işkolu barajı uygulaması nedeniyle uzun yıllardır, toplu iş sözleşmesi imzalamaya yetkili sendikalar bu yetkilerini kaybetme riskiyle karşı karşıya kalmışlardır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından yayınlanan Ocak 2022 istatistiklerine bakıldığında 215 işçi sendikasının sadece 58’i yüzde bir barajını aşarken, 157 sendika barajı aşamamıştır. Sendikaların yüzde 73’ü barajın altındadır. Ocak 2022 istatistikleri işkolu barajının hâlâ vahim bir sendika özgürlüğü engeli olduğunu göstermektedir.
Tüm bu nedenlerle bugün artık çalışanların en demokratik haklarından birisi olan sendikalaşma, örgütlenme ve toplu pazarlık haklarını özgürce kullanmaları engellenmekte, fiilen yasaklar getirilmekte, mevzuat daha çok sınırlama yönünde kullanılmaktadır. Bugün ülke genelinde birçok işyerinde işçiler, çalışanlar bu en temel hak ve özgürlüklerini kullanamamaktadırlar. Artan baskılar nedeniyle işten atılan veya farklı baskı araçlarına maruz kalan çalışanlar, ya sendikalarını değiştirmek zorunda kalmakta ya da işten atılmaktadırlar. Bir çalışanın mensup olduğu sendika veya siyasi görüş sebebiyle ayrımcılığa maruz kalması, derin yaraların oluşmasına neden olabilecek nitelikte bir unsurdur ve bu durum iş yeri barışını engelleyen, çalışanlar arasında ayrımcılığa sebep olabilecek bir durumdur. İşbu nedenlerle Anayasanın 98. ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104. ve 105. maddeleri uyarınca Türkiye’de sendikal hak ve özgürlüklerin kullanımı konusunda ve sendikal örgütlenme sürecinde yaşanan sorunların tespit edilmesi yanı sıra alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis Araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.”