Bergama’da yapılacak emri verilen Millet Bahçesi’nin 100 esnafı mağdur ettiğini belirten Serter, bu kararın gözden geçirilmesi gerektiğini vurgularken, Bayraklı’da yapılan deprem konutlarının da vatandaşı mağdur ettiğini söyledi.
“Millet bahçeleri halka zarar”
İzmir’in Bergama ilçesinde, yapılacak emri verilen “Millet bahçesi” için, Belediye Başkanı’nın şehrin göbeğinde ekmek parası kazanmaya çalışan 100 tane esnafı, bu pandemide, işsizlikte sokağa atma mücadelesi verdiğine işaret eden Serter, “Bir Millet bahçesi yapacağınız zaman, lütfen, o bölgede yaşayan “millete” danışmadan Millet bahçesi yapmaya kalkmayın. Anlıyorum ki, maliyetlerini bilmediğiniz için telaffuz bile edemiyorsunuz. Geçen sene 7 Bakanlığın bütçesini geçmişti maliyetleri. En son Ankara’da yaptığınız AKM Millet bahçesi bile 398.5 milyona mal olmuş görünüyor. Yani Millet bahçesi lafı ortaya çıktı çıkalı kamuoyuna yansıyan rakamlar, bu bahçelerin halk için külliyen zarar olduğunu ifade etmekte! Halk yoksulluk ve işsizlik içinde kıvranırken, bu sene bakanlıklar içinde ödeneği yüzde 44.3 gibi yüksek bir oranda artan bütçenizin gerçekten “millet” adına kullanılmasını ummak istiyorum ama zor! Yangınlarla doğası bozulan bu ülkenin yanan her karış toprağını yeşertmek, İnsanlarımızı, onları besleyen toprakla, ormanlarla yeniden buluşturmak için..Çevreci, temiz ve insanı odağına alan bir kentleşmeyi temel alan bir bütçeyi seneye biz yapacağız” dedi.
“Depremzedeler mağdur”
AKP iktidarında çevreyi talan, denizleri bile kaçak avcılıkla rant alanı olarak gören bir anlayışın yaratıldığını dile getiren Serter, “Yaşanan onca felaket sonrası ülkemin her yanı yara bere içindeyken yeşili, doğayı, çevreyi korumak şöyle dursun çevre elden gidiyor diyenlere sırtını dönen bir iktidar haline geldiniz. Dünya iklim değişikliğini, yeni kentleşme modellerini konuşuyor. Biz ise bundan 1 sene önce İzmir depreminde kaybettiğimiz 117 canı, hala kanayan yaralarımızı konuşuyor, haklarını sokakta arayan vatandaşlarımızı duyuyoruz. Bir senedir Büyükşehir belediyemiz konutların yapımını hızlandırmak için kredi buluyor, adım atmak istiyor ve siz engelliyorsunuz. Kasım ayı içinde, Cumhurbaşkanı’nın katılacağı ve siyasi şova dönüştürüleceğinin anlaşıldığı bir törenle 1701 bağımsız bölümden 749’unu hak sahiplerine teslim edeceğinizi söylediniz. İhtiyaç sahiplerine konutlarını teslim edeceğinizi söylüyorsunuz ama insanların 8-10 katlı evlerini 5 kata, 120-140 metrekarelik evlerini 60-70 metrekareye düşürerek teslim etmek istediğinizi söylemiyorsunuz. Yanı sıra, vatandaşlara boylarını aşacak ödeme koşulları sunduğunuzu da söylemiyorsunuz” dedi.
“Çevre ve şehircilik plan ve projeniz yok”
“Depremin ardından, tamamen kendi verdiğiniz kararlarla ve yeni teknolojileri görmezden gelen ama yandaşları hiç unutmayan kısır bir çalışmayla insanların evlerini yok etmiş olduğunuzu görüyoruz” diyen Serter, şöyle konuştu: “İzmir depremi sonrası ekibinizle beraber geldiğinizi, izleyip gözlemlediğinizi biliyorum ve şehri öğrenebildiğinizi düşünüyorum. Depremin gerçekleştiği alanın önünde, denizin dibindeki gökdelenlerin varlığını da gözden kaçırmış olamazsınız diye düşünüyorum. Bu gökdelenler farklı bir teknoloji ile yapıldıysa, neden siz de, 8-10 katlı binaları bu teknolojiyi kullanarak yapıp insanlara teslim etmiyorsunuz? Deprem mağduru insanlarımız aynı değeri hak etmiyor mu? Orada yaşayan, başlarını bir an önce, hak ettikleri bir eve sokmayı bekleyen halkımız için sormak boynumun borcudur. Ayrıca, rezerv alanı olarak gözünüze kestirdiğiniz, şehir efsanesine dönen Bayraklı Şehir Hastanesi’nin etrafında incelemeler ve etüd çalışmaları yaptırmakta olduğunuzu gözlemlemekteyim. Burada, bir kez daha sizi ve ekibiniz bilgilendirmek isterim. Turgutlu’dan gelen ve oradan geçen fay hattının denize kadar uzandığını ve altından geçtiğini unutmayın diyorum. Bu bilgi Jeoloji Mühendisleri Odası’ndan alınan net bilgidir. Bir diğer bilgi de, henüz beklenen İzmir depremini yaşamadık! Bunu size sürekli hatırlatmak gerekiyor! Hatırlatıyorum: Türkiye’de toplanan deprem vergileriyle hem insanlarımızın mağduriyetlerini, hem de bundan sonra başımıza gelebilecekleri çözmeniz mümkün. Ama maalesef ki, işte bu Sayıştay bulguları da gösteriyor ki, sizin Bakanlığınızın şehirciliğe ve çevreye dair ne bir sistemi, ne bir projesi, ne de bir programı yok! Umarım yaptığınız işler ve aldığınız sonuçlar saldım çayıra Mevlam kayıra değildir.”