MENÜ
İzmir
Gerçek İzmir
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Soyer'den cezaevinden fotoğraf ve 'masa örtüsü'nün hikayesi!
Güncel
12 Aralık 2025 Cuma 09:49

Soyer'den cezaevinden fotoğraf ve 'masa örtüsü'nün hikayesi!

İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne İZBETON’da yolsuzluk iddiaları üzerine yönelen ve kamuoyunda ‘kooperatif davası’ olarak bilinen soruşturma kapsamında tutuklu bulunan eski İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer cezaevi günlerine dair notlarını paylaştı.

GERÇEKİZMİR - İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne İZBETON’da yolsuzluk iddiaları üzerine yönelen ve kamuoyunda ‘kooperatif davası’ olarak bilinen soruşturma kapsamında tutuklu bulunan eski İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer cezaevi günlerine dair notlarını paylaştı.

SOYER’İN PAYLAŞIMI ŞÖYLE:

Değerli dostlar,

9 Aralık Salı günü, tutukluluğumuz 162. Gününde ikinci kez, Şakran’da duruşmadaydık. İzmir Büyükşehir Belediyesi eski Genel Sekreteri sevgili Barış Karcı tahliye oldu. 157 kişinin gözaltına alınmasıyla başlayan süreçte sadece Heval Savaş Kaya ve ben içeride kaldık. Zahmet edip gelen, yanımızda olan tüm dostlara çok teşekkür ediyorum. Barış Karcı için çok mutlu olduk. Duruşmanın ertelendiği 5 Ocak’ta aynı mutluluğu bizim de yaşayacağımıza inanıyorum.

Bugün, 162 gün boyunca cezaevinde yaşadıklarımdan bazı kesitleri sizinle paylaşacağım.

1 Temmuz 2025 Salı günü sabaha karşı evlerimizden alınmıştık. 3 gece gündüz beton üstüne, güneş görmeden kabus gibi geçen 4 günlük gözaltının ardından tutuklandık. Cuma akşamı verilen tutukluluk kararını mahkemeden önce basından duyduk. 4 Temmuz Cuma gece yarısı Buca Kırklar’da F tipi cezaevine getirildik. Önümüzdeki günlerin bilinmezliğiyle gözaltı sürecindeki çantamla hücreme yerleştim. İçeride sabit bir demir karyola, bir yatak ve temiz bir nevresim takımı vardı. Uykusuz ve berbat geçen 4 günden sonra deliksiz bir uyku beni bekliyordu.

Ertesi sabah uyandığımda hafta sonu olduğu için İdari kadro yoktu. Sorduğum tüm sorulara herkes pazartesi öğrenirsiniz diyordu. Hiç kolumdan çıkarmadığım saatim gözaltındayken alındığı için o iki gün büyük bir boşluğa düşmüş gibiyim. Saatsiz hayat benim için nasıl aktığı bilinmez bir belirsizliğe dönüştü. Her gelen infaz memuruna saati soruyordum. Çok sıkıntılı geçen 2 gün sonunda nihayet pazartesi oldu.

Bir kantin listesi ve haftalık 3.500 tl harcama limitim olduğunu öğrendim. Her pazartesi sabah kantin listesi veriliyor ve aynı gün siparişler teslim ediliyordu. Kantin listesi dediğim tek sayfa bir şey değil, 15-20 sayfalık bir kitapçık. İlk hazırladığım listede birçok eksik vardı, sonraları alıştım. Burada bir süre sonra kantin listesini ezberliyorsunuz ve dilekçe yazmak günlük rutininiz haline geliyor.

Cezaevlerinin kendilerine özgü kuralları ve sıkı bir düzeni var. İlk başta hiç alışamam diyeceğiniz şeyler zamanla rutininiz haline geliyor ve insanın en büyük özelliği olan “alışmak ve adapte olmak” sizi kısa sürede bunlarla uyumlandırıyor.

Mesela cezaevinde bazı renkler yasaklı, kıyafetleriniz o renk olamıyor. Cezaevine infaz koruma memurları ve asker üniformaları ile karıştırılmayacak renkte giysilere izin veriliyor sadece. O nedenle haki ve lacivert kıyafet girişi yok. Üzeri yazılı kıyafetler de yasak. Bu süreçte birçok kıyafetimin bu kurallara uymadığını fark ettik. İlk gün teslim edilen kıyafetlerin bana ulaşması da açık görüş haftası olması dolayısıyla uzunca bir zaman aldı. Bir de genel kıyafet kotası var, 30 parça üzerine çıkamıyorsunuz. Terlik benim için çok önemliydi, neyse ki bir terlik hakkım vardı.

İlk hafta spor yapmak için mat istedim, mat alınmadığı söylendi. Kantin listesine baktık kantin listesinde de yoktu, mat olmadan da sporumu yapmaya devam ettim. Burada yasaklı olan şeylerin birçoğu, bazılarımızın aklına gelmeyecek olsa da; insanın kendine zarar verebileceği veya bunları kullanarak kaçabileceği ihtimaline dayanıyor. Örneğin çamaşır ipi… çamaşır ipiniz kopmadan ve mevcudu teslim etmeden ikincisini alamıyorsunuz. Zaten her şeyin bir kotası var. Kitap kotası ise 20. 20 kitaptan fazlasını hücrede bulunduramıyorsunuz.

İçeriği girdiğim günden itibaren spor yapmak, okumak, yazmak bana en iyi gelen şeyler oldu. 162 günde 64 kitap ve yüzlerce makale okudum. Bir dakikayı bile boşa geçirmemeye çalıştım. Cezaevlerinde kendi defteriniz veya kaleminiz de olamıyor elbette. Her şey gibi onları da kantinden almak zorundasınız. İlk kantin listemle defter ve kalemlerime ulaştığımda çok rahatladım. Hemen yazmaya başladım.

Ancak hücremdeki plastik masa üzerindeki muşamba sürekli koluma yapışıyordu. Kabus gibi başlayan cehennem sıcaklarında sürekli olarak başımdan aşağı akan ter kollarımı da ıslatıyor, muşamba da masaya yapıştırıyordu. Bir türlü rahatça yazamıyordum. Öncelikle ailem masa örtüsü teslim etmek istedi, alamayacaklarını söylediler. Sonraki hafta kantin listesinin her satırına baktım, masa örtüsü yoktu.

Sonunda bir dilekçe yazdım; “masa örtüsünün kantin listesine eklenmesini” talep ettim. 

Bunun üzerine Kurul toplandı, müdürler görüştü, aradan haftalar geçti. Bir gün infaz memuru kantin alışverişim içinde bana bir masa örtüsü getirdi. Mavi çiçekli desenli bir masa örtüsü. Talebim kabul olmuştu artık herkes masa örtüsü sipariş edebilecekti. O masa örtüsü benim için dünyadaki en güzel masa örtüsüydü. Tüm hücrem renklenmiş, güzelleşmişti. Hücremin ruhsuz görüntüsü yok olmuş, tüm mekan adeta bir yuvaya dönüşmüştü. O gün masamda yazarken yaşadığım mutluluğu anlatamam.

Haftalar sonra kızım heyecanla yine avukat görüşüne gelip dünkü filmi izlediklerini söyledi. Ben TRT2 21:30 filmlerini izlediğim için onlar da evde saat 21:30 olduğunda TRT2 açıyorlar, birlikte aynı filmi izliyorduk. Birçoğu onlara sıkıcı gelse de o gün izledikleri filmi çok beğenmişler çünkü film Nelson Mandela’nın hayatını anlatıyordu. Hayatı cezaevlerinde geçmiş büyük bir devrimci olan Mandela da bir pantolon için haftalarca uğraşmış. Dilekçeler yazmış. Sonunda ona ve arkadaşlarına pantolonların geldiği an yaşadığı mutluluğu benim masa örtüsü hikayemdeki mutluluğuma benzetmişler. Çok haklılardı. O masa örtüsü de bana umut ve yaşam mutluluğu getirmişti.

Burada küçük şeyler büyük mutluluklar yaratabiliyor. İnsan her şeyi varken unutuyor küçük şeylerin değerini. Cezaevi bütün mahrumiyetleriyle beraber aslında bir okul. Hayatta en az şeyle mutlu olma sanatıyla sınanıyorsunuz. Azla mutlu olmayı öğrenemezseniz hem içerideki hayatınız zehir oluyor, hem de dışarı çıktığınızda her şeyiniz olsa da mutlu olunamayacağını anlıyorsunuz. Böylece hayatta mutlu olmanın çok önemli bir sırrını çözmüş oluyorsunuz.

5 Ocak’ta, duruşma sonrasında “yıldızlı pekiyi” olmasa da sınıfı başarıyla geçmiş olacağımı tahmin ediyorum. Mezun olurken, müfredatı kolaylaştıran tüm infaz memurlarına ve cezaevi yönetimine teşekkür edeceğim. Onlar ki; onur kırıcı, incitici bir davranışlarıyla karşılaşsam içine düşeceğim çaresizliği hiç yaşatmadılar.

Yeni öğrendiklerimin ışığında yeni bir yıl başlayacak. Hasret bitecek.

Yaşadığımdan çok daha az kalan hayatımın son baharında; iyinin, güzelin ve doğrunun değerini daha çok bilecek; yalanla, yanlışla ve kötüyle daha dirençli ve kararlı mücadele edeceğim.

Kaderimin; memleketimin istikbalinden bağımsız olmayacağının bilinciyle, aydınlık bir gelecek için şimdiden daha umutluyum.

Yeni yılda yeni umutlarla,

Sağlıcakla kalın..!

İzmir 1 Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu, Koğuş B/63

Buca – Kırıklar

12.12.2025

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu haber henüz yorumlanmamış...

Benzer Haberler
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2025 Gerçek İzmir