GERÇEKİZMİR - Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer'den bir süredir bazı yayın organlarında yurt dışı gezileri ve ilçedeki arazi satışları ilgili çıkan haberlere bir detaylı yanıt daha geldi.
Seferihisar Belediye Başkanı Soyer satış kararlarının belediyenin varlığını sürdürebilmesi için atılan zorunlu adımlar olduğunun altını çizerken, "Ancak kamu hizmeti yürüten bir kurumun başka bazı kamu kurumları tarafından sıkıştırılması ve hizmet üretemez hale getirilmesinin sorumluluğunun yerel yönetim mevzuatındaki düzenlemelerin eksikliğinden kaynaklandığı düşünülmeden belediyelerin suçlanması en hafif deyimiyle vicdansızlıktır" ifadelerini kullandı.
Soyer'in açıklamasında yurt dışı gezilerinin tüm mali tablosunu da resmi sitesinden kamuoyuyla da paylaşırken, "Halkımızdan saklayacak hiçbir şeyimiz olmadığından ve her ne yaptıysak büyük bir gururla halkımızla paylaştığımızdan, net ve doğru bilgiyi bütün detaylarıyla, ilgilenenlerin takdirlerine sunuyorum" açıklamasını yaptı.
Soyer'in dikkat çeken bir diğer ifadesi de "İçinde bulunduğumuz durum, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nden sonra sıranın bize geldiği izlenimi veriyor.Eğer burası demokratik bir ülke ise, bir belediyeyi, üstelik benzer ölçekteki kentler için model olmuş bir belediyeyi kurban etmek, sadece Seferihisar’ı değil, umutları ve geleceğe olan inanç ve güveni de yok edecek sonuçlar doğuracaktır. Hesabını veremeyeceğimiz hiçbir şey yapmadık. Dün olduğu gibi, bugün de yarın da açık yalın ve şeffafız. Seferihisar’ı hakkettiği yere taşımaktan başka bir derdimiz, bir hedefimiz yok" oldu.
Seferihisar Belediye Başkanı, SGK ve Mal Müdürlüğü'ne olan borçlar hakkında da detaylı bir açıklama ve sistem eleştirisi yaptı.
İŞTE O AÇIKLAMA
Yeni Asır Gazetesi’nin ve bazı internet sitelerinin 10 gündür yaptıkları yayınlarda, ısrarla 178 kez yurtdışına çıktığım haberleri yapılmaktadır. Haberler doğru değildir.
Ekte görüleceği gibi 10 yıl içinde Seferihisar Belediye Meclisi’nin aldığı kararlarla 70 kez yurtdışına çıkmam uygun görüldü. Ancak bunların 10 tanesine gitmedim.
10 yıl içinde toplam 60 kez yurt dışına çıktım, bunlar için Belediye bütçesinden toplam 192.553 lira ödeme yapıldı.
Bu seyahatlerin;
24’ü Cittaslow Genel Başkan Yardımcısı ve Türkiye Koordinatörü olmam sıfatıyla, Cittaslow, Koordinasyon Kurulu, Genel Kurul Toplantıları ve Sempozyumları,
12’si UCLG- Birleşmiş Kentler ve Yerel Yönetimler Birliği’nin Kültür Komitesi ve Çevre komitesi Eşbaşkanı olmam sıfatıyla, davet edildiğim için katıldığım toplantılar,
5’i BM-Birleşmiş Milletlerin davetlisi olarak katıldığım toplantılar ve zirveler,
7’si AB Avrupa Birliği nezdinde çalışmalar için Brüksel’de katıldığım görüşmeler ve toplantılar,
4 adedi, Kardeş Şehrimiz Hamm Belediyesi ile ortak projeler geliştirmek için yapılan ziyaretler,
2’si Çocuk Dostu Kentlerle ilgili toplantılar
6’sı farklı organizasyonlar ve davetler nedeniyle yapılan seyahatler olmak üzere toplam 60 kez yurtdışı seyahati gerçekleştirdim.
Her bir seyahatin memleketime Seferihisar’a faydalar getirmesi için gittim, çok şükür her birinin memleketime getirdiği faydaları gördüm, hep birlikte görmeye devam edeceğiz.
Halkımızdan saklayacak hiçbir şeyimiz olmadığından ve her ne yaptıysak büyük bir gururla halkımızla paylaştığımızdan, net ve doğru bilgiyi bütün detaylarıyla, ilgilenenlerin takdirlerine sunuyorum.
Yurtdışı gezilerinin detayı için tıklayınız…
Yeni Asır Gazetesinin ve bazı internet sitelerinin 10 gündür yaptıkları yayınlarda, ısrarla, “500 milyon liralık arazi satışı yapıldığı”, “Seferihisar’ın yarısının satıldığı”,” Satılmadık yer kalmadığı” şeklinde gerçekle alakası olmayan haberler yapılmaktadır.
Ekli tabloda görüleceği gibi, satışa çıkarılan arazilerin tümü TTA (Turistik Tesis Alanı) olup, gerçekleştirilen 13 ihalenin bedeli 97.697.965 lira iken ihale sonucunda Belediyemize 119.355.000 lira gelir kaydedilmiştir.
Seferihisar Belediyesi, Belediyemizin doğrudan işletmesi mümkün olmayan Turistik Tesis Arazilerinin satışı ile ilgili bir irade ortaya koymuş, bu arazilerinin yatırımcıyla buluşmasının, döviz geliri, istihdam ve kalkınma demek olduğuna inanmıştır.
Seferihisar Belediyesine yeterince kira ya da benzer gelir elde etme imkanı veren
gayrimenkullerinin satılmaması ile ilgili ilkesel bir duruş sergilenmiştir.
Ayrıca Seferihisar Belediyesi, 2014 yılında köy mallarının belediyelere devredilmesinden sonra hiçbir köy malının satılmaması ile ilgili Belediye meclis kararı alan Türkiye’deki ilk belediyedir.
4 Eylül 2015 tarihinde, SGK’dan gelen bir yazı ile muaccel borçlarımız nedeniyle, Belediyemize ait 477 parça gayrimenkulün tamamı üzerine haciz uygulanmış olduğunu öğrendik. Aynı tarihlerde, İçişleri Bakanlığına yaptığımız borçlanma talebinin de reddedilmesi Belediyemizin ivedi olarak başka bir çözüm üretmesi zorunluluğunu doğurdu.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, satış kararları, Belediyenin günlük giderlerini karşılamanın ötesinde, Belediyemizin varlığını sürdürmesi, tüm Seferihisarlılara daha iyi hizmet verilmesi ve öngördüğü yatırımlarla kamu hizmetini sürdürmesi amacıyla alınmıştır.
Ancak kamu hizmeti yürüten bir kurumun başka bazı kamu kurumları tarafından sıkıştırılması ve hizmet üretemez hale getirilmesinin sorumluluğunun yerel yönetim mevzuatındaki düzenlemelerin eksikliğinden kaynaklandığı düşünülmeden belediyelerin suçlanması en hafif deyimiyle vicdansızlıktır.
23.10 2015 tarihinde konuyla ilgili yaptığım basın açıklamasını güncelliği nedeniyle tekrar ilgilenenlerin takdirlerine sunuyorum.
“Bir sorunla, haksız bir cezalar zinciriyle karşı karşıyayız.
Seferihisar Belediyesi hizmet üretemez duruma getirilmek istenmektedir.
Seferihisar Belediyesinin hem SGK ya hem Mal Müdürlüğüne borcu bulunmaktadır.
Bu borç, on yıllardır süregelen ve artık sürdürülemez hale gelen yapının bir devamıdır. Ve bu yapı sadece CHP’li belediyeleri değil, iktidar partisi belediyelerini de içine alan ve büyük borçların altına sokan bir yapıdır. Ankara gibi daha nice belediyenin milyarlarca liralık borçlarını bilmeyen yok.
Biz hiçbir zaman bu borçları ödemeyeceğimizi söylemedik, geriye yönelik bir enkaz edebiyatı da yapmadık. Ancak bugün, ellerimize kelepçe, ayaklarımıza pranga vurmak anlamına gelen, HAK VE ADALETTEN yoksun ve siyasi olduğu izlenimi veren gelişmeleri takdirlerinize sunmak istiyorum.
Bu borç, belediye olarak har vurup harman savurduğumuz için doğmadı.
Dolayısıyla, belediye hizmetlerini sürdürdüğümüz müddetçe, belediyenin gelirleri ile giderlerinin denk hale gelmemesi yasal bir eksiklik olarak karşımıza çıkmadı. Yani ya yanlış harcamalar ya da eksik tahsilatlar nedeniyle bir açık doğmuş olmalıydı ve o takdirde cezalandırılmayı hak etmiş olmalıydık ya da denk olmayan bütçe nedeniyle bize atfedilebilecek bir kusur olmadığından bu kadar ağır bir yaptırımla karşılaşmamalıydık. Yani suç yoksa ceza da olmamalıydı.
Aslında bütçeyi denkleştirmek elbette mümkün olabilirdi, gelirlerle borçlar ödenir, her ay yaklaşık 1.000 kişiye yaptığımız sosyal yardımlar yapılmaz, 40 branşta öğrencilerimiz için verdiğimiz kurslar düzenlenmez, hergün 2.000 öğrenci evlerinden okullarına taşınmaz, Mandalina paketleme tesisi ve Üretici Birliği kurulmaz, Seferihisar’ı dünyanın gündemine oturtan tarım politikası hayat bulmaz,Türkiye’nin en bakımlı sokak hayvanları yuvası, Doğa Okulu ortaya çıkamaz, kısaca belediye hizmetlerimiz üretilemezdi. Biz önceliği çalışmaya ve hizmet üretmeye verdik. Peki Seferihisarlılar bu tercihden memnunken neden böyle bir ceza kesiliyor.
Önce bu cezayı ortaya çıkartan yasama- yürütme – yargı açmazından söz edeyim.
Yasamanın açmazı: Mevzuat bizi hem bir kamu kurumu hem bir tacir olarak görüyor. Bu borç, ticari bir faaliyet nedeniyle değil, bir kamu hizmeti nedeniyle doğmuştur. Peki bu borç nedeniyle bir başka kamu kurumu tarafından kamu hizmeti yapamaz duruma getirilmemizin nasıl bir mantığı olabilir? Mevcut yasal düzenleme belediyeleri korumamakta, cezalandırılmasına engel olmamaktadır. Bütünşehir yasası ise, ilçe belediyelerinin yetkileri iyice tırpanlamış, kaynaklarını, gücünü büyük ölçüde daraltmış bulunmaktadır.
Yürütmenin açmazı: Hem SGK hem Vergi Dairesi, Seferihisar Belediyesinin toplam 477 parça gayrimenkulü üzerine haciz koydu. SGK Banka hesaplarımıza el koydu. Aslında sadece 1 gayrimenkul bu borcun tamamını karşılamaya yetiyordu.
Peki neden bu yüzlerce gayrimenkul üzerindeki hacizleri kaldırmıyor? SGK Bölge Müdürlüğü, İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı kamu hizmeti yapıyor da Seferihisar Belediyesi kamu hizmeti yapmıyor mu? Bu yapılan bizim elimizi kolumuzu bağlamak değilse nedir? Bizi çalışamaz duruma getirecek kadar köşeye sıkıştırmanın gerekçesi ne olabilir?
Yargının açmazı: Bir Hukuk Devletinde elbette yargı sığınacağımız son limandır ve buna olan inancımız tamdır. Ancak, Yargı ne yazık ki bildiğiniz gibi yavaş işliyor, o kadar yavaş ki, hakkımızı almamız için geçecek süre hakkımızın ortadan kalkmasına sebep olacak kadar uzun.
Özetle; SGK’ya da Vergi Dairesine de borçlarımızı ödemek istiyoruz. Talebimiz çok net, Borca yetecek kadar gayrimenkulümüzü teminat gösterelim, hatta borcu tamamen ortadan kaldıracak şekilde takas edelim, gerisini serbest bıraksınlar.
İçinde bulunduğumuz durum, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nden sonra sıranın bize geldiği izlenimi veriyor.Eğer burası demokratik bir ülke ise, bir belediyeyi, üstelik benzer ölçekteki kentler için model olmuş bir belediyeyi kurban etmek, sadece Seferihisar’ı değil, umutları ve geleceğe olan inanç ve güveni de yok edecek sonuçlar doğuracaktır. Hesabını veremeyeceğimiz hiçbir şey yapmadık. Dün olduğu gibi, bugün de yarın da açık yalın ve şeffafız. Seferihisar’ı hakkettiği yere taşımaktan başka bir derdimiz, bir hedefimiz yok. Türkiye’de hiçbir başarının cezasız kalmadığını bilirdik ama bu kadar orantısız olmasını beklemezdik.”