Sabancı Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Fuat Keyman politikyol adlı medya organında yazdığı yazıda İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ile yaptığı sohbete yer verdi. Demokratikleşme, küreselleşme, uluslararası ilişkiler, sivil toplum gibi konular üzerine bir çok yayını olan Keyman, ''İzmir: Demokrasi hayat tarzı olabilir mi?'' başlıklı yazısında Soyer'in eşi Neptün Soyer ile yaptığı Bademler Köyü ziyaetine de yer verdi.
Fuat Keyman'ın yazısının tamamı şöyle;
Artık “Kentli Türkiye” de yaşıyoruz.
Kentler, giderek Türkiye’yi anlamanın, çözümlemenin ve yönetmenin kilit mekânları oluyorlar.
“Küresel Merkez” olarak İstanbul ve “Siyasi Merkez” olarak Ankara dışında bazı kentlerimiz sadece kendilerine değil, aynı zamanda çevrelerindeki kentlere, bölgelerine ve Türkiye’ye çok önemli katkılar yaparak “kilit kent” ya da benim de dahil olduğum akademik ve politika üretimi çalışmalarda kullandığımız kavramla “Kent Bölge” niteliğine sahip oluyorlar.
İzmir, kent bölge olarak düşünebileceğimiz kentlerin başında geliyor.
Artık bir yönden Manisa’yı, diğer yönden Bergama’yı içeren, etki ve katkı alanı Aydın, Denizli, Balıkesir’e kadar geniş bir coğrafyaya ulaşan bölgesel bir kent, bir kent bölge olarak İzmir var karşımızda.
İzmir’in yönetimi ve performansı, bu anlamda sadece kendisi için değil, bölgesi ve ülke için, ekonomik, siyasi, kültürel anlamda kritik önem taşıyor.
Türkiye’de kent bölge üzerine yaptığım araştırma temelinde ve kendisini hem fark yaratmış hem de başarılı olmuş “yavaş şehir” olarak Seferihisar yönetim deneyiminden beri takip ettiğim İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’i ziyaret ediyorum.
Uzun sohbetimizde İzmir’i, Tunç Soyer’in İzmir vizyonunu, İzmir yönetim anlayışını ve yaşadığı meydan okumaları ve engelleri konuşuyoruz.
Her zaman olduğu gibi sıcak, samimi, vizyon temelli ve ufuk açıcı bir sohbet oluyor.
YENİ DEMOKRASİ
Tunç Soyer’in yönetim anlayışını ve gerçekleştirmeyi çalıştığı uygulamaları şekillendiren anahtar bir kavram var: Yeni Demokrasi ya da Yaşam Tarzı olarak Demokrasi.
Son dönemlerde, bir taraftan piyasayı, kârı ve büyümeyi önceleyen neoliberalizm diğer taraftan da gücün yürütme ve liderde yoğunlaşmasını amaçlayan otoriterleşme kıskacında kalan ülkemizde ve küreselleşen dünya örneklerinde demokrasiden sapmanın olumsuz sonuçlarının, yarattığı risklerin ve trajedinin yaşamın her alanında hissedildiğini söylüyor, Soyer.
Tunç Soyer’in yönetim anlayışını ve gerçekleştirmeyi çalıştığı uygulamaları şekillendiren anahtar bir kavram var: Yeni Demokrasi ya da Yaşam Tarzı olarak Demokrasi.
Ve ekliyor; “otoriterleşmeden ve neoliberalleşmeden kentlerimiz çok zarar gördü ama şunu da anladık; demokrasiye sadece yönetim anlayışı olarak değil, belki de daha önemlisi, yaşam tarzı olarak ihtiyacımız var. Ben buna ‘yeni demokrasi’ diyorum”.
Yönetimde kapsayıcılık, katılımcılık ve müzakere yoluyla ortak akıl üretmek; kent konseyleriyle ve sivil toplumla birlikte çalışmak; kurumsal düzeyde adalet ve eşitliği ön plana çıkartmak; çocuk haklarını, farklı grupların-kimliklerin-canlıların-doğanın haklarını korumak; daha önemlisi onlara kurumsal alanlar açmak ve karar alma süreçlerine katılmalarını önemli görmek; dinleyen bir vizyona sahip olmak; adil yönetim, katılımcı bütçe, acil müdahale gibi yaratıcı uygulamaları hayata geçirerek yönetimden halka değil, tam tersi aşağıdan yukarıya bir yönetim uygulamasını benimsemek; eşit vatandaşlık anlayışı ve uygulamasıyla hareket etmek; her biri ve hepsi yeni demokrasi anlayışıyla kent yönetiminin birbirleriyle ilişkili değerleri ve boyutları.
DÖNGÜSEL KÜLTÜR
Yeni demokrasinin uygulamaya sokulmasında önemli bir kavramımız da “döngüsel kültür” diyor Soyer.
Dört boyutlu bir döngüsel ilişkiden bahsediyor: Doğa, Geçmiş, Değişim, Birlikte Yaşamak.
Devam ediyor: Doğa ile ilişkilerimiz, geçmiş (kentin tarihi ve tarihi miras) ile ilişkilerimiz, değişim ile ilişkimiz ve birbirimizle ilişkilerimiz yeni demokrasi anlayışı içinde ve yukarıda sıraladığımız değerler yoluyla oluşturulmalı ve döngüsel olmalı. Döngüsel kültür, Soyer’in yönetim vizyonunun önemli bir unsuru.
İzmir’in kimliği, “İzmirli olmak”, insana, canlılara, doğaya ve gezegene değer vermek ve yeni demokrasi-döngüsel kültür kavramlarını benimsemek anlamına geliyor.
İzmir, yaptığı projeler ve uygulamalarla bu vizyonla başarılı olma potansiyeline sahip.
YAŞAMDAŞLIK
Bir yaşam tarzı olarak yeni demokrasi anlayışının diğer önemli bir boyutuysa, haklar ve özgürlükler alanını sadece insan hakları olarak değil, hayvanlara, tüm canlılara, doğaya ve gezegene, dolayısıyla tüm “yaşama” yaymak ve yaşam hakları olarak genişletmek.
PolitikYol’da daha önce Türker Kılıç’ın, Bağlantısallık ve Yaşmadaşlık (Ayrıntı, 2020) kitabına referansla, yaşamdaşlık ve yaşamdaşlık haklarının, katılımcılık, müzakere ve eşit vatandaşlık gibi demokrasinin merkezi kavramlarından birisi olması gerektiğini önermiştim.
Soyer’e, “sizin yaşam tarzı olarak yeni demokrasi kavramı ve döngüsel kültür anlayışınızla yaşamdaşlık kavramını birlikte düşünmemiz gerekir diyorum”.
Doğa ile ilişkilerimiz, geçmiş ile ilişkilerimiz, değişim ile ilişkimiz ve birbirimizle ilişkilerimiz yeni demokrasi anlayışı içinde ve yukarıda sıraladığımız değerler yoluyla oluşturulmalı ve döngüsel olmalı.
Yaşamdaşlık ve yaşamdaşlık hakları, aslında Soyer’ın yönetiminde İzmir’de uygulamaya sokulmaya çalışılıyor. Bu çaba, vurgulayarak altını çizelim, çok önemli ve umut verici.
“Yeni Demokrasi -Döngüsel Kültür – Yaşamdaşlık = Kent Bölge olarak İzmir vizyonuna” anlam veriyor.
Bu denklemin aynı zamanda farklı bir Türkiye’nin mümkün olabileceği olasılığını da içinde taşıdığını not edelim.
Tunç Soyer’in iradeli tavrını ve yaratıcı söylemini dinlemek, bana İzmir’in bu denklemde başarılı olacağı umudunu veriyor.
Bademler Kooperatifi size, “İzmirli olmak özgürlük ile ekmeği dayanışma ile birleştirmek demektir” diyor.
İzmir’in başarısı, bölgesinin ve Türkiye’nin yaşama kalitesi ve demokrasi ilkeleri temelinde yönetilme olasılığını da yükseltiyor.
Hükümetin engellerine ve hükümete yakın medyanın karalamalarına karşın İzmir, Tunç Soyer’in vizyon ve yönetiminde bir başarı öyküsünü yaratabilir ve “İzmirli olma” hâli de bu olasılığın en önemli şansıdır.
BADEMLER
İzmirli olmayı, bir örnek olarak, Bademler köyüne gittiğiniz ve Bademler Kooperatifi’ni ziyaret ettiğiniz zaman da anlıyorsunuz. Kooperatifler üzerine birlikte çalıştığımız ve İzmir Köy-Koop Başkanı olan sevgili Neptün Soyer ile Bademler’ye gidiyoruz.
Vizyoner Mahmut Türkmenoğlu’nun kurduğu Bademler Kooperatifi’ni ziyaret ediyoruz.
Kooperatif, güler yüzlü insanlarıyla yaşıyor, canla başla çalışıyor, özgürlük-üretim-dayanışma ilişkisini en güzel ve açık haliyle sergiliyor.
Rahmetli Türkmenoğlu’nun ne kadar önemli bir insan ve bir değer olduğunu kurduğu kooperatifin bugününde de anlıyorsunuz.
Bademler size, “İzmirli olmak özgürlük ile ekmeği dayanışma ile birleştirmek demektir” diyor.
Zeynel Kozanoğlu’nun yazdığı Mahmut Türkmenoğlu ve Bademler Kooperatifi (1995) kitabını okurken uçağım İstanbul’a iniyor.
İyi ki İzmir’imiz var diyorum.