GERÇEKİZMİR - Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) İl Koordinasyon Kurulu Kahramanmaraş'ta meydana gelen, 10 kenti vuran ve binlerce vatandaşın yaşamını yitirdiği felakete ilişkin basın açıklaması gerçekleştirdi.
Alsancak'taki Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde gerçekleşen ve CHP İzmir Milletvekili Kani Beko'nun da katıldığı açıklamada afetlerin felakete dönüşmesinin temel nedeninin rant politikaları olduğu vurgulanırken, tüm sorumluların yargı önünde hesap vermesi gerektiği savunuldu ve kentlerin yeniden inşasının mümkün olduğu 18 maddeyle anlatıldı.
İŞTE O AÇIKLAMA:
6 Şubat 2023 tarihinde, ilki Kahramanmaraş Pazarcık merkezli 7.7, ikincisi ise Kahramanmaraş Elbistan merkezli 7.6 büyüklüğündeki depremler sonucunda 10 kentimizde büyük bir felaket yaşandı. Bu felaket sonucunda on binlerce vatandaşımız hayatını kaybetti, yüzbinlercesi yaralandı, kentlerimizin sahip olduğu tüm zenginlikler büyük hasar aldı.
Çok Üzgünüz, Çok Öfkeliyiz!
Ülkemiz sahip olduğu jeolojik yapısı ile Alp-Himalaya Deprem Kuşağında yer almaktadır. Depremler sadece ülkemizde değil, dünyanın pek çok ülkesinde gerçekleşmektedir. Ancak cumhuriyet tarihi boyunca depremlerden ders alınmamış, her deprem unutulmayacak felaketlerin yaşanmasına neden olmuştur. Gelişmiş ülkelerde mühendislik prensipleri, bilim ve akıl ile depremin yaratacağı zararlar önlenebilmekte veya azaltılabilmektedir. Bütün bunlar bilimsel ve teknik gelişmeler ışığında devletin şehircilik faaliyetlerini deprem riskini göz önünde bulundurarak yapmasıyla mümkündür.
Ülkemizde özellikle de son 20 yılda kentleşme politikalarının toplumun ortak yararından ziyade sermayenin çıkarları doğrultusunda yönetilmesinden kaynaklı yaşadığımız her afet felakete dönüşmektedir.
Yaşadığımız coğrafyanın deprem kuşağında yer aldığı bilinen bir gerçek olmasına rağmen devletin kurumlarınca yerleşim alanları belirlenmesi, yapılaşmaya ilişkin kararlar alınması, uygulanması ve denetlenmesiyle ilgili tüm idari işlemlerin deprem gerçeği ve bilimsel veriler dikkate alınmadan gerçekleştirilmiş olması söz konusu felaketlerin sebebidir. Doğa kaynaklı afetlerin felakete dönüşmesindeki kamu sorumluluğunun, “asrın felaketi” söylemi ile gizlenmesine izin vermeyeceğiz.
Sizin bu politikalarınız zamana yayılmış örgütlü bir cinayet faaliyetinden başka bir anlam taşımamaktadır.
Neden mi?
Rant politikalarınızın önünde “akıl dışı” engel olarak tanımladığınız TMMOB’un anayasadan ve kanunlardan kaynaklanan yetkilerini, “mühendislik, mimarlık ve planlama vesayeti kalkıyor” propagandası eşliğinde gasp ettiniz, ülkeyi kayıtsız ve denetimsiz müteahhit cehennemine çevirdiniz.
Mühendislik hizmeti almamış, imar mevzuatına ve yürürlükteki plan kararlarına aykırı 10 milyondan fazla yapıyı anayasaya tamamen aykırı gayri hukuki ancak kağıt üzerinde “yasal” düzenlemelerle yapı stokuna dahil ettiniz.
Devletin vatandaşın can güvenliğini sağlama sorumluluğundan sıyrılmak için yaptığınız yasal düzenlemeye “Yapının depreme dayanıklılığı hususu malikin sorumluluğundadır.” şeklinde hüküm eklediniz, cana olası kastta bulundunuz. Son yaşadığımız depremde on binlerce insanın kanı elinize bulaşmıştır.
Suçlusunuz!
Ülkemizin kamu kaynaklarını, vatandaşların sağlıklı ve güvenli kentlerde yaşamasını sağlamak yerine, hasta garantili şehir hastaneleri, geçiş garantili otoyollar, uçuş garantili havalimanlarına aktardınız.
Yaşadığımız felaketlerde sorumluluk almak yerine, imar planlarında getirdiğiniz yoğunluk artışlarıyla kentlerimizi cehennem, vatandaşları ise uzun yıllar bankaların müşterisi haline getirdiniz.
Şovlarınız Yok Hükmündedir! Yargılanacaksınız!
Yaşadığımız felaketin yaralarını “sarmak” için kurduğunuz şov masasında tarihte eşi görülmemiş bir çarpıklıkla kamu kurumları birbirine “bağış” yapmak için sıraya girmiştir. Ülkemizdeki kültürel ve doğal varlıkların yok edilmesinin, kamu mülkiyetlerinin parsel parsel satılmasının bizzat faili olan siyasilerin, karlarına kar katıp çok sayıda kent suçunun faili ve çok sayıda işçinin katili olan sermaye gruplarının sahte gözyaşları altında yaptığı ve kendilerine vergi teşviki olarak dönen, halktan çalınan, halkın parası ile yapılan “bağışları” kabul etmiyoruz.
Açıklanan Resmi Rakamlar Gerçeklikten Uzaktır!
Yaşadığımız son depremdeki hava fotoğraflarından da anlaşıldığı üzere yıkımın boyutları oldukça ağırdır. Resmi olarak açıklanan can kayıpları ne yazık ki iyimser rakamlardır. Arama kurtarma faaliyetlerinin son bulduğu, enkaz kaldırma işlemlerinin hızlandığı bilinmektedir. Bu nedenle yıkım yaşanan bölgede deprem öncesi yaşayan nüfus dikkate alınarak depremde hayatını kaybeden ve yaralanan vatandaşlarımızın sayısı hiçbir tereddüte yer bırakmadan açıklanmalıdır.
Deprem sonucunda ailesini kaybeden çocukların kimi tarikat ve cemaatlere teslim edildiği yönündeki haberler basında yer bulmaktadır. Söz konusu haberlerin doğru olup olmadığı incelenmeli, ailesini kaybeden çocuklarımız hakkında yapılan tüm iş ve işlemler hakkında kamuoyu eksiksiz bir şekilde bilgilendirilmelidir.
Arkadaşlarımız Derhal Serbest Bırakılsın!
6 Şubat depremleri bizlere, toplanma ve geçici barınma alanlarının hayati önemde olduğunu, korunması gerektiğini hatırlatmıştır. Ne yazık ki Tayfun Kahraman, Mücella Yapıcı ve Can Atalay İstanbul’da olası bir deprem sonucunda vatandaşlarımızın güvenli bir şekilde toplanmalarını sağlayacak Gezi Parkı’nın betona dönüşmesine itiraz ettikleri için 25 Nisan 2022 tarihinde -yani tam 301 gün önce- düzmece gerekçelerle tutuklandılar. Hukuksuzluğun karşısında bilimsel ve teknik bilgilerden ödün vermeyen meslektaşlarımız derhal serbest bırakılmalıdır.
Kentlerimizi Yeniden İnşa Etmek Mümkündür! Ne Yapmalı?
1. Deprem sonrası Osmaniye’de oluşturulan geçici barınma alanında yangın çıktığı görülmüş, Diyarbakır’da kurulan geçici barınma alanının ise taşkın alanına kurulduğu tespit edilmiştir. Vatandaşlarımızın sağlıklı ve güvenli bir şekilde yaşamlarını sürdürebilmeleri için kamu idarelerince oluşturulan geçici barınma alanları, yeni felaketlere kapı aralamadan, uluslararası standartlara ve meslek odalarımızın yayınladığı kılavuzlara uygun bir şekilde planlanmalıdır.
2. Yıkım yaşanan bölgede hasar tespit çalışmaları mevzuatın öngördüğü şekilde eksiksiz bir şekilde tamamlanmalıdır. Enkaz kaldırma çalışmaları başlamadan önce savcı ve uzman bilirkişiler tarafından binalardan örnekler alınmalı, tespit ve belgelemeler herhangi bir tereddüte yer bırakmadan yapılmalıdır.
3. Yıkılmış bulunan kamu kurumlarına ait evrak (özellikle belediye ve laboratuvar) koruma altına alınmalı, yıkılmamış kamu binalarındaki evrak olası tahrifat ve imha edilmeye karşı koruma altına alınmalıdır.
4. Bölgede yıkım kaynaklı asbest ve diğer toksik kimyasal gazları içeren tozun solunması ile kanser başta olmak üzere ciddi sağlık problemleri oluşacaktır. Yürütülen çalışmalarda bu nedenle bölgede toza karşı yüksek koruyucu özelliği bulunan FFP2 ve FFP3 türü maskelerin kullanılması, enkaz kaldırma ve yıkım sürecinde gerekli önlemlerin ivedilikle alınması, personele ve bölgede yaşayanlara koruyucu ekipmanların sağlanması gerekmektedir.
5. Enkaz çalışmaları ile alandan kaldırılan hafriyatın içerdiği asbest ve tehlikeli atıklardan uygun koşullarda arındırılması, gerekli tedbirlerin alınması, hafriyat içerisindeki geri dönüşebilen malzemelerin mevzuata uygun geri dönüşümü sağlanması, hafriyatın depolanacağı alanların yer seçimi ve depolama koşullarının çevre ve halk sağlığı sorunlarına yol açmayacak biçimde yönetilmesi, depolama alanları ve koşulları ile ilgili kamuoyunun bilgilendirilmesi gerekmektedir.
6. Bu deprem, bir kez daha göstermiştir ki, ovalar, sulak alanlar yerleşim açısından riskli alanlardır. Kahramanmaraş depreminde, 400 km yüzey kırığı olan fay üzerinde yer alan binalar ya yıkılmış, yada ağır hasar görmüştür. Depremde büyük hasar alan illerimizin dışında onlarca ilimiz ve yüzlerce yerleşim merkezimiz, her an yıkıcı deprem üretecek diri fayların üzerindedir. Yeni yerleşim alanlarının belirlenmesinde, geometrisi ve tehlike düzeyi paleosismolojik çalışmalarla belirlenen diri faylar, sakınım bantları ile her ölçekteki imar planlarına işlenerek plan kararlarına yansıtılmalıdır. Bunun yanında söz konusu çalışmalarla belirlenecek risk haritası ulusal veri tabanına işlenerek özel zeminler için alanında uzman mühendislerce proje ve denetimi yapılmalı, bazı zemin ve imar durumu zorunluluklarına göre sismik izolatör zorunlu hale getirilmelidir.
7. Kahramanmaraş depremi, bir kez daha yapı denetim sisteminin sorunlu olduğunu ortaya koymuştur. Yapı denetimi, zemin ve temel etütleri saha çalışmalarının ve zemin iyileştirmelerinin yerinde denetleneceği, meslek odalarının da sorumluluk üstleneceği yeni bir yapılanma ile ilgili tüm meslek disiplinlerinin içinde yer alacağı dönüşümü mutlaka gerçekleştirmelidir.
8. Hasar tespit çalışmaları, yerbilimsel etütler, doğal ve yapay eşikler, kültürel ve doğal varlıklar, çevresel, sosyo-ekonomik vb. hususlara ilişkin ayrıntılı analiz ve sentez çalışmaları yapılmalıdır.
9. Deprem başta olmak üzere bölgelerde yaşanması muhtemel tüm doğa ve insan faktörlü risklere ilişkin hazırlanacak imar planlarıyla ilişkili bütünlüklü bir afet sakınım planı hazırlanmalıdır.
10. Üst ölçekten alt ölçeğe doğru mevcut durumdaki tüm plan kararları yeniden irdelenmeli, hazırlanacak analiz ve sentezler Çevre Düzeni Planı ve Nazım İmar Planı kararlarına yansıtılmalıdır.
11. İmar afları bir daha gündeme getirilmeyecek şekilde anayasaya suç olarak eklenmelidir.
12. Deprem sonrasında hasar gören kültürel ve doğal varlıklarımız koruma altına alınmalı, yeniden inşa sürecinde koruma mevzuatına uyulmalıdır.
13. Yeniden inşa sürecinde yeni eşitsizlikler yaratmadan vatandaşlarımızın sağlıklı ve güvenli konutlarda yaşamasını sağlayacak, çevresel, sosyal ve teknik altyapı alanları sürdürülebilir, kalıcı çözümler üreten yasalar ve yönetmelikler kapsamında uygun şekilde kurgulanmalıdır.
14. Gelecekte olması muhtemel yeni depremlerde riskin minimize edilmesi için yapılacak tüm çalışmalarda kamu yararının merkezde olduğu, bilimsel ve teknik gerekçeler dikkate alınmalıdır.
15. Mühendislik programlarına akreditasyon zorunluluğu getirilmeli ve proje kontrollerinde görev alanların yetkinlikleri sağlanmalıdır.
16. Müteahhitlik sistemi baştan sona yenilenerek firma yaptığı yapının hem projesinden hem imalatından sorumlu olmalı, ilgili meslek odalarınca denetimi yapılmalıdır.
17. Barınma hakkının temel bir insan hakkı olduğundan hareketle ülkemizde uygulanan kentsel politikalar nedeniyle konutu yatırım aracına dönüştüren kredi teşvikleri, kamu mülklerinin satışı, yabancı konut satışı, kira ve konut fiyatlarının denetlenmemesi, vergilendirmenin adil yapılmaması vb. tüm iş ve işlemlemlerden vazgeçilmelidir. Anayasanın 56 ve 57.maddelerinde de açıkça belirtildiği üzere tüm vatandaşlarımız için sağlıklı ve güvenli konut alanları planlanmalıdır.
18. Yapılacak tüm çalışmalarda meslek odalarımızın bilgi birikiminden faydalanılmalı, mesleki denetim konusunda yetkili kurumun TMMOB olduğuna ilişkin gerekli yasal düzenlemeler ivedilikle hayata geçirilmelidir.
Sonuç olarak; ülkemizde yaşanan afetlerin felakete dönüşmesinin temel nedeni sermayenin talepleri doğrultusunda kentlerimizde uygulanan rant politikalarıdır. Bu politikalar aracılığıyla doğal ve kültürel varlıklarımız yağmalanmış, kamu kaynakları bir avuç sermayedarın hizmetine sunulmuş, vatandaşlarımız ise sağlıksız kentlerde yaşamaya mahkûm edilmiştir.
Bizler bu ülkenin yurttaşlarıyız! Kamu kaynaklarının, sağlıklı ve yaşanabilir kentler için kullanılmasını istemek hepimizin ortak talebi olmak zorundadır.
Yukarıda ifade ettiğimiz tüm çalışmaların, sadece depremin yaşandığı bölge için değil diğer kentlerimiz için de ivedilikle yapılması gerekmektedir. TMMOB olarak halkımızın gelecekte de can kayıplarına uğramaması için bugünlerde yaşadığımız felaketin sorumlularından yargı önünde hesap sorulması, sağlıklı ve güvenli bir gelecek için mücadele etmekten vazgeçmeyeceğiz.
Tüm halkımıza başsağlığı ve geçmiş olsun dileklerimizi iletiyor, kendi geleceklerine sahip çıkmaya davet ediyoruz.
Saygılarımızla.