Efe Can TAN/GERÇEKİZMİR - Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın turizm cennetine yapmayı planladığı 'Ege Turizm-Çeşme Projesi' hakkındaki tartışmalar sürüyor.
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy'un kentte yerel idare ve iş dünyası temsilcileri, Ankara'da da İzmir milletvekillerine detaylı sunum yaptığı haftaya projeye karşı açılan davada açıklanan bilirkişi raporu damga vurdu.
Raporda projenin planlama ilkelerine ve kamu yararına uygun olmadığı bildirildi.
Raporun ardından gözler davaya bakan mahkemenin ne karar vereceğine çevrilirken Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) İzmir İl Koordinasyon Kurulu, İzmir Tabip Odası ve İzmir Barosu konuyla ilgili bir basın açıklaması gerçekleştirdi.
Açıklamaya İzmir Tabip Odası Başkanı Lütfi Çamlı, İzmir Barosu Başkanı Özkan Yücel, TMMOB İKK Sekreteri Aykut Akdemir ve davanın avukatlarından Ömer Turgut Erlat ve oda temsilcileri katıldı.
"HUKUK DEVLETİNDE PROJE İPTAL EDİLİR"
Toplantıda sözü alan ilk isim İzmir Tabip Odası Başkanı Lütfi Çamlı oldu. Tabip Odası Başkanı Çamlı, "Tam bir yalan ve talan projesi olan bu projeye karşı sivil toplum kuruluşları ta başından beri isyan etmiş bunun bir yıkım projesi olduğunu dile getirmişlerdi. İzmir Barosu, TMMOB, İzmir Tabip Odası’nın başvurusuyla projeye iptal davası açılmıştı. Mahkemenin atadığı bilirkişi heyeti raporunu açıkladı. İncelemede planlama ilkelerine, kamu yararına uygun olmadığı kararı verildi. Yörenin doğal yaşamına, su kaynaklarına, florasına her şeyine zarar veren yağma ve talan projesinde ne kadar haklı olduğumuzu, bu mücadelede ne kadar haklı gerekçelerimiz olduğunu bilirkişi raporunda gördük. Hukuk devletinde böyle bir rapordan sonra yapılması gereken yürütme durdurulmasına ve sonra iptaline gidilir. Biz mücadelemize vazgeçmeden devam edeceğimizi ilan ediyoruz" dedi.
"UMARIZ BİLİRKİŞİ RAPORU MAHKEME KARARINA DÖNÜŞÜR"
Açıklamada söz alan İzmir Barosu Başkanı Özkan Yücel ise şunları kaydetti: Zeytin alanlarının talanına yönelik bir yönetmelik değişikliğe ile zeytin alanlarını talana açtılar. Korunması gereken alanlar için bir başka değişiklik yapıp madencilik faaliyetlerine açmaya çalışıyorlar. Doğanın yok sayıldığı ve bir kez elimizden gittiğinde bir daha yerine koymanın mümkün olmadığı bir tuzağın içindeyiz. Ülkesine sahip çıkan bilirkişiler varmış. Bilirkişi raporu bunu ortaya koydu. Özel sektöre kiralayacaksınız, garanti hastaneler gibi otoyollar gibi yapacaksınız yurttaşın oraya girmesi mümkün olmayacak. Buna izin vermemek için buradayız. Özel bir takım projeler sebebiyle yetkiyi de yerelden alıp belli alanları parsellemeye çalışıyorlar ve hep arkasından 5’li çete çıkıyor. Emek örgütleri olarak birlikte hareket ediyoruz. Umarız bilirkişi raporu en kısa zamanda mahkeme kararına dönüşür. Dün daha Muğla’da zeytinler sökülmeye başlandı. O yüzden bir an önce karara dönüşür diye umuyorum, mahkemeye de seslenmiş olalım...
"PROJE ALLANIP PULLANDI, MAKYAJLAR YAPILDI"
Ortak açıklamayı okuyan TMMOB İKK Sekreteri Aykut Akdemir sözlerine şöyle başladı, ‘’İlk adım, “Çeşme Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi”nin 2019 yılının Eylül ayında Resmi Gazete’de ilan edilmesi ile atılmıştı. Bu adımı, merkezi iktidar ile yerel yönetim temsilcilerinin bir araya geldiği bilgilendirme toplantıları izlemiş, arada bölgenin sınırları yeniden belirlenmişti. Toplantıların ev sahipliği ise bakanlık tarafından İzmir Ticaret Odası’na verilmişti. Bunun gerekçesi de Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un yakın zamanlı açıklamasında ortaya çıkacaktı: Proje “parsel parsel ihale edilecek”ti. Tüccarlıkta deneyim önemliydi ve sayın bakan, bunu en iyi kendinden biliyordu. 2020 yılında, “Çeşme Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi” için ortada bir proje bile olmadığı, sadece okul kitaplarındaki turizm için yapılan tanımların hedeflendiği ortaya çıktı. İstihdam sağlanacaktı, turizm 12 aya çıkarılacaktı, film platoları ve golf sahaları ile uluslararası rakipler ile rekabet edilebilecek, sağlık turizmi ile de dünyaya sağlık dağıtılacaktı. Kamuoyunun ikna olması mümkün değildi ama bakanların, belediye başkanlarının, ticaret ve sanayi odalarının yöneticilerinin yüzü gülüyordu. Ne de olsa, yarımadanın daha büyük bir yağmaya açılması ihtimali bir kez dillendirilmişti. Başlandı hazırlıklara… “Çeşme Projesi”ni meşrulaştırabilmek için, sürece üniversiteler ve sivil toplum kuruluşları dâhil edildi. Yağmanın ve yıkımın boyutu örtülebilsin diye, rötuşlar öne çıkarıldı. Proje allanıp pullandı ve makyajlar yapıldı.’’
"CUMHURİYETİN KAZANIMLARINI YOK ETMEK İÇİN UĞRAŞANLAR…"
Akdemir açıklamasının devamında projede bulunan ‘Cumhuriyet Köyü’ne atıfta bulundu.
Akdemir, ‘’20 yıllık iktidarı boyunca, cumhuriyetin kazanımlarını yok etmek için uğraşanlar Çeşme projesinde, “Cumhuriyet Köyü” kurarken karşımıza çıktılar. İçten içe, cumhuriyetin sadece o köyde yaşamasını isteyenler, kurulacak olan o köye “Dinler Bahçesi” eklemeyi de unutmadılar. Ne de olsa, onlara göre pazarlanamayan bir cumhuriyet yaşayamazdı, nitelikli bir pazarlama için de dinin ticarete de alet edilmesi şarttı. Eğitim sistemini yerle bir eden, Köy Enstitüleri dendiğinde kulaklarını tıkayanlar, ülkenin dört bir yanında eğitimi özelleştiren ve neredeyse İmam Hatipler dışında devlet okulu bırakmayanlar, Çeşme projesi içerisinde tarımı destekleyen “Green School” kuracaklarını açıkladılar. Bu okuldaki çocukların, doğayı ve ekosistem konusunda bilinçlendirileceğini eklediler. “İçerik hiçbir şey, biçim her şeydir” diyenler, Çeşme projesi ile hedef tahtasına konulan doğayı ve ekosistemi, maket haline getirip okulda korunabileceğine inanmamızı istediler. Ülkemizde yağ kuyrukları oluşurken, doğalgaz ve elektrik faturaları ödenemez hale gelmişken, temel ihtiyaç maddelerindeki fiyat artışları takip edilemez durumdayken, projede yapılması hedeflenen, tüketeceği su miktarı Kutlu Aktaş Barajı'nın ortalama üretim kapasitesi düzeyinde olan 20 golf sahası için heyecan duymamızı beklediler. Böylece, dünya tarihine yeni bir yaklaşım kazandırdılar: “Ekmek yoksa golf oyna!” Yetinmediler… Ülkemizin doktorlarına bilet kesip, ülke dışına yollamak isteyenler, Çeşme Projesi kapsamında, sağlık turizmi amaçlı sağlık köyü kurulmasından söz ettiler. Proje sonrasında, “Çeşme Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi”ne halkımızdan kimsenin giremeyeceğini, “parsel parsel” ihale edilecek alanlar sonrasında ülkemize ait bir toprak kalmayacağını düşünmüş olmalılar ki, utanmak ne kelime, bunda bir çelişki görmediler. Herhalde Çeşme projesindeki hastanelerde çalışan doktorlar, ülke dışında çalışıyor kabul edilebilirdi onlar için. Ne yazık ki, Çeşme projesinde, her şey, burada aktarıldığı gibi oluyor. Eksiği var, fazlası yok! Cümlelerimizin içerdiği ironi, trajedi ve komedi, tam da bu yüzden. Ülkemizin mesleki birikimini temsil eden meslek kuruluşlarının, böyle bir metni kaleme almasının nedeni de, maruz kaldığımız bu “gerçeklik” dedi.
"BİLİRKİŞİ RAPORU HAKLILIĞIMIZI ORTAYA KOYDU"
Akdemir sözlerini şöyle sürdürdü; ''Geçen hafta içerisinde davacısı olduğumuz hukuki sürece ilişkin Bilirkişi Raporu; TMMOB Raporumuzu ve kamuoyu bilgilendirmelerimizin haklılığını oybirliği ile ortaya koydu. Başta merkezi ve yerel yönetimler olmak üzere; projenin içerisinde bir şekilde yer alan herkese bir kez daha sesleniyoruz. Bizler; ortak akla inanan, ülkesine ve halkına karşı sorumluluk duyan herkesin, “Çeşme Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi” sınırları hakkında açılan davada hazırlanan bilirkişi raporunda belirtilen gerçeklere göre; “doğal, kültürel ve tarihi değerlerin korunması gerektiğine, kısa erimli finansman sorunlarının giderilmesi amacı gerçekleştirilen arazi sunumlarının kamusal kaynak israfı olduğuna, doğanın tahribatının insanlığın yıkımı anlamına geleceğine, tüm üst ölçekli planlarda ‘Çeşme Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi’ ilan edilen alanın yapılaşmaya/kullanmaya/geliştirilmeye kesinlikle açılmaması gereken nitelikteki koruma alanları kapsamında kaldığı değerlendirmesine, projenin hazırlanmasında ciddi gerekçelere dayanmayan ‘gerekçe raporları’ oluşturulduğuna, proje alanının tamamının halka kapalı hale getirileceğine, yaşanacak doğa yıkımının geri döndürülemez olduğuna, proje sonucunda gelecek nüfusun su kaynaklarını ve alt yapıyı tamamen yetersiz bırakacağına, tarım topraklarının yok edildiği” yönündeki görüşlerimize hak vereceğine güvencimiz tamdır. Bu hukuki süreçte sunulan bilirkişi raporunun ardından beklentimiz Yargının gecikmeksizin yürütmeyi durdurma kararı vermesidir’’ dedi.
"DERHAL İPTAL EDİLMELİ"
Konuşmasına devam eden Akdemir proje için ‘derhal iptal edilmelidir’ çağrısı yaptı.
Akdemir, "Son 20 yılda rant uğruna ülkemizin çok değerli fabrikaları, çok değerli kamusal alanlarını satan ve ülkenin geleceğini ipotek altına alanlara sesleniyoruz. İzmirliler bu projenin yapılmaması için tek yürektir. Daha önceki örneklerden rant peşinde koşanların pes etmeyeceklerini, yasa ve yönetmelik değiştirmeye varacak cüretlerle bu projenin yapılmasının önünün açılmaya çalışılacağını biliyoruz. Bir kez daha belirtmek istiyoruz. Halkın olanın halktan alınmasına da, doğanın tahrip edilmesine de izin verilmeyecektir. Ne demişti, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, “Bu bir Çeşme projesi değil, Ege turizm merkezinin Çeşme etabı.” O halde, yapılacak olan da bellidir:Ege’yi de ülkemizi de yaşatmak için, Çeşme Projesi derhal iptal edilmelidir’’ dedi.
"KAMU YARARI YOKSA RANT VARDIR"
Akdemir soru-cevap bölümünde yaptığı açıklamada şu cümleyi ekledi: Çeşme Projesi için de net bir şekilde ifade ettik. Kamu yararı yoksa bir projede rant vardır!
Baro Başkanı Yücel ise yine soru-cevap bölümünde şunları kaydetti: Özel sermayenin eline verdiğiniz yerde kime gittiğinin önemi yok, bizim olmayacağı kesin. Parasını verirsek dolaşabilir hale gelebiliriz. Biz halkın olan halkta kalsın istiyoruz...