TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu, bir süredir İzmir’in gündeminde bulunan “gökdelen” tartışmalarına ilişkin yazılı bir açıklama yaparak, projenin bir “kent suçu” olma niteliği taşıdığını belirtti.
İŞTE O AÇIKLAMA:
İzmir kamuoyunda bir süredir tartışılmakta olan Konak Zorlu Gökdelen projesine ilişkin gelişmeler ve konuyla ilgili görüş ve değerlendirmeler tarafımızca yakından takip edilmektedir. Öncelikle belirtmek isteriz ki, daha önce kamuoyunda yeterince yer bulamamış kentimiz için böylesi önemli bir konunun, kentimiz kamuoyunun gündemine taşınmış olmasını önemli ve değerli bulduğumuzu ifade etmek isteriz.
Uzmanlık alanımızla doğrudan ilgili olan bu konuda uzman odalarımız bugüne kadar yeterli bilgiyi kamuoyuyla paylaştılar. Anlatılanlara ilave olarak bazı konularda görüşlerimizi kamuoyuyla paylaşmak isteriz.
Söz konusu inşaat alanını da içeren parseller ile ilgili olarak Şehir Plancıları Odası, 2008 yılında itibaren kent merkezinde yüksek yapıya izin veren nazım imar planını yargıya taşımış ve iptal ettirmiştir. Bugüne gelen süreçte uzman odalarımız, söz konusu parselleri de içeren ve İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından onaylanan Konak 1. Etap Nazım İmar Planları üç kez yargı tarafından iptal edilmiştir.
Bu süre içerisinde, İmar Kanunu’na aykırı olarak üst ölçekli planlarla uyumlu olmayan 1/1000 imar planlarına göre ruhsat alınarak inşaat çalışmaları başlatılmıştır.
Bu proje, kent suçları haritamızda tehdit niteliğinde bir kent suçu olarak şimdiden yerini almıştır. Aralık 2018’de usule aykırı olarak verilen ruhsat iptal edilmez ve bu suç işlenirse Konak Belediyesi ve İzmir Büyükşehir Belediyesi bu suçun faili olacaktır. Kurulumuz, bu suçun işlenmemesi için hukuk çerçevesinde gereken her türlü çabayı gösterecektir.
Herkes tarafından bilinmelidir ki, günümüzde kentler ve doğal yaşam alanları rant peşinde koşan sermayenin saldırısı altındadır. Amacımız, her zaman olduğu gibi kamu yararı doğrultusunda İzmir’in kent kimliğinin, kültürünün, doğal yaşam alanlarının ve çevrenin bozulmadan gelecek kuşaklara taşınmasıdır. Uzun süredir bu amaç doğrultusunda kentimize geri dönülmez zararlar verecek birçok projenin iptal edilmesi için uzmanlık alanımız dâhilinde girişimlerde bulunduk ve bunların birçoğunda da başarılı olduk. Bu projelerin başında İzmir Körfez Geçiş Projesi, Kordon Otoyolu, Konak Meydanı AVM Projesi ve benzerlerini sayabiliriz.
Bu doğrultuda yaptığımız çalışmaların başında, özellikle sermaye çevreleri ve onların sözcüsü medya tarafından demokrasi kurallarına ve ahlak anlayışına uymayan bir şekilde hakarete uğradık, itham edildik, itibarsızlaştırılmaya çalışıldık. Bu süreç içerisinde “karafatmalar”, “istemezükçüler” gibi yakıştırmalarla birlikte, bizi sağa-sola, İzmir dışına göndermeye çalışanlar, odalarımızın kapatılması gerektiğini iddia edenler oldu. Bütün bu mesnetsiz yakıştırmalara ve anlamsız önerilere gülüp geçtik.
Geçtiğimiz süre içerisinde sermaye ve onun sözcüleri tarafından kentlerimize ve yaşam alanlarımıza yapılan saldırılar arttıkça, yaptığımız çalışmalar kamuoyu tarafından daha anlaşılır oldu. Özellikle Gezi Direnişi bir ağacın bile yaşantımızda ne kadar önemli olduğunu herkese hatırlattı. Önceleri bizi çeşitli sıfatlarla itibarsızlaştırmaya çalışan çevreler de bu çabalarından vazgeçtiler ya da kamuoyunda görünür olmaya çekindiler.
Bugünlerde gökdelen tartışmaları içerisinde eskiden dile getirilen “istemezükçü” gibi sıfatların yeniden kamuoyu gündemine taşındığını üzülerek izliyoruz. Bu saatten sonra sadece kullanana zarar verecek olan bu tür yakıştırmaların, kent içi demokrasi anlayışına sığmadığını, kentimizi ilgilendiren konularda söz söylemek isteyenlerin bilim ve hukuk çerçevesinde bunu yapmalarının yanı sıra, demokrasi ve nezaket kurallarına uymaları gerekliliğini kamuoyunun bilgisine sunarız.