Efe Can TAN/GERÇEKİZMİR - Pandemi Omicron varyantının etkisiyle dünyaya ve Türkiye’ye zor günler yaşatmaya devam ediyor.
Türkiye’de salgının yayılımını hızla artıran Omicron varyantının etkisi günlük vaka sayılarını 50 bin üzerine kadar çıkardı. Kara tablonun gölgesinde konuşan İzmir Tabip Odası Başkanı Lütfi Çamlı’dan önemli açıklamalar geldi. Omicron varyantı etkisiyle vaka sayılarının 50 binlerin üzerine çıkmasının ardından hastanelerdeki yoğunluğu azaltmak için lokal PCR merkezleri kurulması gerektiğini belirtirken Çamlı, yayılımın önüne geçmek için de geçmiş dönemde hayata geçirilen bazı tedbirlerin yeniden uygulanması gerektiğini vurguladı.
ELİMİZDE İZMİR’E DE OMICRON’A DA AİT VERİ YOK!
Söze Omicron süreci değerlendirmesiyle başlayan Tabip Odası Başkanı Çamlı, “Öncelikle hastanelerde çok uzun PCR kuyrukları görüyoruz. Özellikle yılın ilk iki günü bu kuyrukların çok uzadığı hatta bir yandan aşı bir yandan bu kuyruklar nedeniyle hastanelerin önünde yığılmalar görüyoruz. Tabi ki Omicron varyantıyla ilgili olarak vaka sayılarının çok artacağı gerek bilim insanları gerek de sağlık meslek örgütleri tarafından çok önceden dile getirilmişti. Yılbaşını takiben dünyada baskın varyant olacağına dair de iddialarda bulunulmuştu. Ülkemizde çok kısa sürede 18 binlerden 54 binlere çıkan vaka sayıları var. Bunun ne kadarının Omicron olduğunu aslında bilmiyoruz. Delta ya da delta plus varyantının buna ne kadar katkısı olduğu yönünde bir veri de söz konusu değil. Bütün dünyada olduğu gibi genel kanı Omicron varyantının sorumlu olduğu yönünde... Aslında diğer ülkelerdeki sonuçlardan yola çıkarak bizde de Omicron varyantının bu tabloya olduğunu düşünüyoruz. PCR testiyle vaka sayısının açıklıyorsunuz ama bunların Omicron ya da delta ya da alfa olup olmadığını ortaya koymak için genomik test ya da sekans analizleri yapmanız lazım. Bütün ülkeler pozitif testlerin belli bir yüzdesini bu analiz için yolluyorlar. Dünya ülkelerinde yüzde 5-10 düzeyinde olan bu analizler ülkemizde ne yazık ki binde bir bile değil... Elimizde İzmir’e ait de diğer illere ait de bir veri yok. Çünkü bu veriler Sağlık Bakanlığı’nda ve bu veriler paylaşılmıyor. En son “42 tane Omicron vakası var” denildi, o kadar...” ifadelerini kullandı.
LOKAL PCR MERKEZLERİ ÇAĞRISI
Hastanelerde yığılmalara yol açan test yoğunlukları hakkında konuşan Çamlı, “Bu test yoğunluğunu bir süre sonra hastanelerin kaldıramayacağı da kesin... O yüzden ben semtlerde, mahallelerde seyyar ya da geçici PCR örnek alma merkezleri kurulması gerektiğini düşünüyorum. Vatandaşın böyle bir hatta iki vasıtayla hastanelere gitmesi, orada oluşan uzun kuyruklar da doğru bir şey değil... Bunu engellemenin temel yolu lokal PCR alma merkezlerinin kurulması...” dedi.
AŞILAMA YETMEZ, EK TEDBİRLER ALINMALI!
Çamlı son olarak mevcut tabloda yayılım hızının önüne geçmek için yapılması gerekenleri sıralarken, ciddi tedbirlerin alınması gerektiğine de vurgu yaptı. Tabip Odası Başkanı şunları söyledi:
Omicron varyantının aşılara önceki varyantlara kıyasla daha dirençli olduğunu biliyoruz. İki dozun yetmediğini hatırlatma dozu denilen üçüncü dozların da yapılması gerektiğini biliyoruz. İki doz aşının Omicron’a karşı koruyuculuğu yüzde 20 bile değil. Tabi ki tek başına aşıyla Omicron varyantının bu saldırıcılığına karşı koymak da pek mümkün gözükmüyor. Dünyada yüksek aşılama oranlarına sahip ülkelerde bile vaka artışları görüyoruz. O yüzden ek bir takım önlemlerle pandemiyle mücadelenin güçlendirilmesi gerekir. Öncelikle kişisel korunma tedbirleri... İyi yönetilemediği için uzamış bir pandeminin vatandaşta ciddi bir bıkkınlığa yola açtı. Bazı açıklamalar rehavete de sokuyor, “Omicron hastaneye yatış oranları düşük, Omicron delta kadar öldürücü değil” gibi Omicron varyantının önemsizleştiren açıklamalar... Bunlar rehaveti daha da artırıyor. Aşı olmakla herşeyin bittiği düşüncesi de çok yaygın bir düşünce. Aşı olsak bile kişisel korunma tedbirlerine uymalıyız. Ama baktığımız zaman sokaklarda maske-mesafe kuralına uymanın çok olmadığını, kapalı alanlarda kontrolsüz kalabalıkların olduğunu kaygıyla görüyoruz. Buna yönelik bir denetim ve yaptırım da söz konusu değil. Geçmişte kapalı alanlar için alınan önlemler tekrar gözden geçirilebilir. İngiltere’de, Fransa’da, Almanya’da, Hollanda’da ve İtalya’da bu önlemler geri getirildi. Kimi kafe ve restoranları tamamen kapattı, kimi açık kalma saatlerini öne çekti, kimi içerdeki insan sayısına ciddi limitler getirdi, kimi ise etkinliklere giriş çıkışlara son 24 saatte yapılmış PCR testleri istedi. Siz uçağa binerken bu testleri yaptırıyorsunuz ama yüzlerce kişinin girdiği konsere ya da bir maça bunu istemiyorsunuz! Aşılama durumunun ötesinde mutlaka PCR testi istenmeli... Düğünler, kongreler gibi bir çok sosyal etkinlik eğer zorunluluk arz etmiyorsa ertelenebilir. Şu dönem için başta DSÖ olmak üzere bir çok uluslararası kuruluş çok ciddi kaygı duyduklarını dile getirdiler. Vaka sayılarını çok artacağını ve sağlık sisteminin bunun karşılamayacağı yönünde açıklamaları oldu. Burada ilginç olan şu Avrupa’nın tamamına yakınında tedbirler geri gelirken ya da yeni tedbirlerle pandemi mücadelesi güçlendirilirken, bizim ülkemizde ek bir tedbir alınmayacağı şekilde açıklamaların olması... Mutlaka ve mutlaka yeni tedbirlerin hayata geçirilmesi gerekiyor. Sokağa çıkma yasağını çok doğru bulmuyorum, anlamsız bir yasak. Ama kontrolsüz kalabalıklara yola açacak bir takım sosyal etkinlikler ya da toplumsal hareketliliği artıracak bir takım durumlara dikkat edilmeli. Toplu taşımaya olan talebi azaltmak lazım. Mesai kademelendirilmesi, esnek mesaiye tekrar geçilebilir mesela... Ya da kapalı alanlar... Buralarda çalışma ya da etkinliklerin çok yakınen denetlenmesi lazım. Havalandırmaları, pandemi kurallarına ne kadar uyup uymadıkları denetlenmeli. Türkiye’de bir büyük sıkıntı da şu. Kural var ama uyulup uyulmadığı denetlenmiyor. Mesela maske ve mesafe kuralı var. Peki denetleniyor mu? Kapalı mekanlarda maskesiz, mesafesiz çok sayıda insan görüyoruz. Kural koymak yetmiyor. Bunun uygulandığını da denetlenmesi gerekiyor.