Tarım ve hayvancılığın önemli merkezlerinden Ödemiş’te Ödemiş Belediyesi ve İzmir Tarım Grubu işbirliğiyle havza sorunları etkinlik dizisi çerçevesinde “Küçük Menderes Havzasında Tarım ve Suyun Geleceği” paneli yapıldı. Alanında uzman isimler susuzluk tehlikesine dikkat çekip çözüm önerilerini paylaşırken Ödemiş Belediye Başkanı Mehmet Eriş, süt fiyatının üretici maliyetleri göz önüne alınarak belirlenmesi gerektiğini söyledi, süs bitkilerindeki KDV oranının düşürülmesi çağrısını yineledi.
Ödemiş Belediyesi ve İzmir Tarım Grubu işbirliğiyle yapılan “Küçük Menderes Havzasında Tarım ve Suyun Geleceği” paneli ile Türkiye’de tarımın kalbi Ödemiş’te attı. Yurt çapında tarım ve hayvancılığın sorunlarına ışık tutulmasının yanında iklim krizi ile birlikte tüm havzayı derinden etkileyen susuzluğa da dikkat çekilen panele 23 Kasım Çarşamba günü Ödemiş Belediye Kültür Merkezi ev sahipliği yaptı.
Demokrat Parti İzmir İl Başkanı Serdar Faralyalı, Beydağ Belediye Başkanı Feridun Yılmazlar, CHP Ödemiş İlçe Başkanı Hamdi Halis, İzmir Büyükşehir Belediyesi Yerel Hizmetler Koordinatörü Hikmet Güriş ile belediye meclisi üyeleri, üretici kooperatiflerinin başkan ve temsilcileri, muhtarlar ve üreticiler paneli ilgiyle takip etti.
TARIMDA SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK VURGUSU
İzmir Tarım Grubu adına panelin açılış konuşmacılarından gazeteci-yazar İsmail Uğural, tarımsal üretim kadar üretimin sürdürülebilirliğinin, katma değer oluşturmanın ve pazarlamanın önemine de vurgu yaptı. İzmir Tarım Grubu olarak tarımsal üretim havzalarının sorunlarına dikkat çekip sonuç odaklı çözümler için yol haritası sunmaya devam edeceklerinin altını çizdi.
İzmir İli Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği ve Ödemiş Ziraat Odası Başkanı Ahmet Kocaağa, bölgede Beydağ Barajı başta olmak üzere sulama için yapılan yatırımların hedefine ulaşabilmesi için daha zengin su havzalarından Küçük Menderes havzasına su aktarılması önerisini sundu. Büyük Menderes Nehri’nde kışın akan fazla suyun Beydağ Barajı’na taşınması, Bozdağlar ve Aydın Dağları’ndan denize ve farklı nehirlere karışan suların barajlara aktarılması gibi önerilerde bulunan Kocaağa, bu konuda siyasi ayrım gözetmeksizin kamuoyu oluşturulabileceğini kaydetti.
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Dr. Hakan Çakıcı, sulu tarım alanlarının gıda üretimindeki payına dikkat çekerek, “Hem bir su krizi yaşıyoruz, hem de sulu tarım arazilerini artırmak zorundayız. Bunları göz önüne alarak geleceği planlamak zorundayız” dedi.
Tarım ve suyun geleceğinin yaklaşan zor dönem öncesi Ödemiş’te masaya yatırılmasının son derece önemli olduğunu ifade eden TMMOB Peyzaj Mimarları Odası İzmir Şube Başkanı Elvin Sönmez Güler, “Havzamızdaki verimliliğin eskisi gibi artması için atılacak adımlara, bölgede hızla gelişen ve en önemlisi oksijen üretimini sağlayan süs bitkileri sektörü olarak tam destek veriyoruz” dedi.
BAŞKAN ERİŞ KDV ÇAĞRISINI YİNELEDİ
Pandemi döneminde tarım ve hayvancılığın gücünün ve öneminin daha da iyi anlaşıldığını vurgulayan Ödemiş Belediye Başkanı Mehmet Eriş, “Kalkınma köylüden, çiftçiden başlayacaktır. Çünkü Büyük Önderimiz Atatürk bizlere böyle öğretmiştir. Yeter ki bu güzel topraklara hep beraber sahip çıkalım. Kahraman bir milletiz, kan dökerek kazandığımız toprakları kendi elimizle koruyalım. Geleceğe güzel bir miras bırakmış oluruz” dedi.
Üreticinin sesini her platformda duyurmaya devam edeceklerini anlatan Eriş, “Sütte istenen fiyat inşallah oluşacak. Gidişat oraya doğru. Ama Süt Konseyi’nin başındaki aynı zamanda süt sanayicisi olursa o fiyatı nasıl belirler herkes onu bir düşünsün. Süt gibi süs bitkilerinin de merkezindeyiz. %18 KDV ile süs bitkisi üretimi olmaz. Pırlantada KDV ne alıyorsun sıfır. Bizim pırlantamız da sütümüz, süs bitkimiz, kestanemiz, zeytinimiz. KDV de üretimi zorlaştıran değil destekleyen nitelikte olmalıdır. Şu an kur korumalı mevduata bir yıl dolmadan 100 milyar lirayı aşkın destek verilmiş durumda. 150 milyarı aşacak. Milyonlarca üreticiye verilen destek ise 30 milyar lira. Verilmesi gereken desteğin 3’te 1’i veriliyor. Bu anlamda dilerim önemli mesajlar çıkacaktır. Bugün üreticimizin verimli topraklarımızın geleceğine ışık olacak bu panelin düzenlenmesinde emeği olanlara da teşekkür ediyorum” dedi.
“TARIM TOPRAKLARININ BİNDE 5’İNDE TOPLAM HASILANIN YÜZDE 4,5’İ ÜRETİLİYOR”
Panelin ilk oturumunda Küçük Menderes Havzasında tarımın mevcut gidişatı ve geleceği konuşuldu. Oturumun moderatörü Dr. Hüseyin Akdemir, iklim değişikliğinin yanı sıra bölgede ekonomik sebepler başta olmak üzere son yıllarda değişen ürün desenine dikkat çekti.
Küçük Menderes havzasında özellikle pamukla ilgili önemli çalışmaları bulunan Dr. Hüseyin Akdemir, bölgede artan hayvancılıkla birlikte pamuk ekilen tarlalara yılda iki kez silajlık mısır ekilmeye başlandığını belirtti. “Artık Bozdağ'a eskisi gibi kar yağmıyor” diyen Akdemir, iklim değişikliğinin havzadaki etkilerine dikkat çekti.
Ziraat Mühendisi Özkan Akgün, Küçük Menderes havzasının yurt genelindeki tarım topraklarının binde 5’i büyüklüğünde olmasına karşın Türkiye tarımsal hasılasının yüzde 4,5’ini ürettiğini belirterek bölgenin alan verimliliğinin Türkiye ortalamasının 10 kat üzerinde olduğunu hatırlattı.
1992 yılında Ödemiş’teki büyükbaş hayvan varlığı 35 bin civarında iken 2021 yılında 180 bine ulaştığını söyleyen Akgün, Küçük Menderes havzasının Türkiye süt üretiminin %10’unu karşıladığını, yem bitkisi ihtiyacı için sadece Ödemiş’te mısır ekimi yapılan alanların 150 bin dekara ulaştığını belirtti. Ekonomik kaygılar ve toplumsal reflekslerle üretim alışkanlıklarının değişmesinin sürdürülebilirlik açısında getirdiği sıkıntılara dikkat çeken Akgün, Ödemiş gibi önemli bir tarım merkezinde devlet eliyle Tarımsal Araştırma Merkezi ve Tarım Organize Sanayi Bölgesi kurulması önerilerini paylaştı.
ÜRETİM PLANLAMASININ ÖNEMİNE DİKKAT ÇEKİLDİ
Tire Titar Hayvancılık Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Doğan, tarım ve hayvancılıkta yetişmiş insan gücünün mutlaka işletmelerle buluşturulması gerektiğinin altını çizerek, Küçük Menderes havzasının tarımsal ihracat bölgesi ilan edilmesi gerektiğini söyledi. Doğan, yem bitkisi olarak yaygınlaşan silajlık mısırın aşırı su tüketimi sebebiyle yılda bir kez ekilmesi gerektiğini ifade ederek silajlık mısırda damla sulamanın zorunlu hale getirilmesinin ve üreticinin bu anlamda desteklenmesinin önemini vurguladı. Doğan, ikinci ürün silajlık mısır yerine sonbaharda arpa-buğday gibi ürünlerin ekiminin yapılmasının da yem bitkisi ihtiyacı açısından bir çözüm olabileceğini ifade etti.
Küçük Menderes Stratejik Plan hazırlama ekibinden Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak Bölümü’nden Prof. Dr. Yusuf Kurucu, iklim değişikliğine odaklı bütünleşik arazi yönetimi konulu sunumunda Küçük Menderes Havzasındaki toprak ve su kirliliği konusunda çarpıcı örnekler verdi. Kurucu, üretim planlamasının önemini vurguladı.
Küçük Menderes havzasında üreticiye desteklerinin sürdüğünü belirten İzmir Tarım ve Orman İl Müdür Yardımcısı Dr. Fatih Kılıç, “Yer altı ve yer üstü su kaynaklarında büyük bir risk söz konusu. Miktar olarak da kalite olarak da riskli” diyerek suyun miktarının azalmasının yanında kalitesinin düştüğüne dikkati çekerek mevcut suyun da kullanılamaz duruma gelebileceğini kaydetti. Çiftçilik ile uğraşacak genç nüfusa ihtiyaç duyulduğunu belirten Kılıç, Geleneğin tarımının sürdürülebilirlik, dijital, verimli, inovatif, izlenebilir ve sertifikalılıktan geçeceğini aktardı.
SULAMADA SAYAÇLI SİSTEMLE ÖLÇÜLEBİLİRLİK SAĞLANDI
Panelin ikinci oturumunda Küçük Menderes Havzasında Suyun Geleceği masaya yatırıldı. DSİ’de görev yaptığı dönemde havzadaki birçok sulama projesinde görev alan Ziraat Yüksek Mühendisi Ahmet Tomar’ın modertörlüğünde yapılan oturumda bölgenin giderek azalan su kaynaklarına dikkat çekildi.
DSİ'de görev yaptığı dönemde bölgedeki sulama projelerine dair tecrübelerini rakamlar eşliğinde paylaşan Tomar, Beydağ Sulama Projesinin tarihçesi konusunda bilgiler verdi. Beydağ Barajı’ndan geçmiş yıllarda henüz doluluk oranına gelmeden su bırakıldığını hatırlatan Tomar, bu durumun beraberinde getirdiği sıkıntıların etkilerinin günümüze kadar geldiğini kaydetti.
Ödemiş Belediye Başkan Yardımcısı ve Küçük Menderes Sulama Birliği eski Başkanı Özay Kaptan, bir zamanlar içerisinde balık tutulan ve yüzülebilen Küçük Menderes Nehri’nde canlılığın durma noktasına geldiğini vurguladı.
Küçük Menderes Sulama Birliği’nde görev yaptıkları dönemde Beydağ Barajı’ndan nehir yatağına su bırakılması uygulamasına daima karşı çıktıklarını hatırlatan Kaptan, bunun yanı sıra sulama projesindeki hidrantlara akıllı kartlı-sayaçlı sistem takılması için Birlik Meclisinde karar aldıklarını, ancak projenin tamamlanmamış olması sebebiyle DSİ’den olumlu kurum görüşü alamadıklarını belirtti.
Akıllı kartlı-sayaçlı sistemin baraj sulamalarında adil, tasarruflu ve toprakları koruyan bir sistem olduğunu anlatan Kaptan, Ödemiş Belediyesi olarak işletmesini yaptıkları Bademli Şehit Asteğmen Coşkun Kale Barajı’nda akıllı kartlı-sayaçlı sisteme geçiş ile birlikte sulama döneminin 1,5-2 aydan 6 aya yükseldiğini ve 10 bin dekarı aşkın alanda iki ürün sulanmaya başladığını belirtti.
Tarım ve Orman Bakanlığı Uluslararası Tarımsal Araştırma ve Eğitim Merkezi’nden Ziraat Yüksek Mühendisi Şener Özçelik, sulama randımanı ve etkinliği üzerine bilgiler paylaştığı sunumunda damlama sulama projelerinde yapay zeka ve dijitalleşme ile birlikte artan verimliliğe dikkat çekti.
“ARITILMIŞ ATIK SULAR YENİ BİR KAYNAK OLABİLİR”
Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şerafettin Aşık da Belediye Başkanı Mehmet Eriş’e tarım ve su konusundaki duyarlılığı ve bu önemli toplantıya ev sahipliği yapması nedeniyle teşekkür etti.
Suyu toprakla yönetmenin önemini vurgulayan Işık, suyla ilgili karamsar tablolar yerine çözüme odaklı olunması gerektiğini aktardı.
Atıksu arıtma tesislerinde arıtılan suların tarımsal sulama açısından yeni bir kaynak olabileceğini söyleyen Işık, arıtılmış atıksuların tarımda değerlendirilmesi öncesi mikrobiyolojik yönden kriterlerinin mutlaka göz önüne alınması gerektiğini hatırlattı.
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin de hazırlıklarını sürdüğü sulamanın istediği kalitede suyun arıtılması çalışmalarının tarihin akışının değiştirebileceğini kaydeden Işık, yerel yönetimler, üniversiteler ve ilgili kurumların işbirliği yapması durumunda Türkiye’de arıtılmış atıksuların yeni bir kaynak olarak ülkenin su bütçesine kazandırılabileceğini söyledi.