Türkiye’de mülteciler için ‘uyum yılı’ ilan edilen 2019’da hedeflerin çok gerisinde kalındı. Sosyal medyada giderek artan nefret paylaşımları, istikrarlı bir politika olmaması ve sınır dışı edilme korkuları gibi nedenlerle mültecilerin Yunan adalarına kaçak geçişleri geçen yıla oranla katlanarak devam etti. Kanunda geri gönderme kararı alınacaklara ilişkin maddede yer alan kamu düzeni ve güvenliğini tehdit etme unsuru çok geniş bir şekilde yorumlanarak çok sayıda insan adalete erişemeden sınır dışı edildi.
İlkses Gazetesi'nden Çağla Geniş'in haberine göre Sahil Güvenlik Komutanlığı ekipleri tarafından 2019 yılında Ege sularında 59 bin 634 mülteci yakalandı, hayatını kaybedenlerin sayısı ise 34’e ulaştı. 2019 yılının mülteciler açısından oldukça zor geçtiğini belirten Mülteci-Der Başkanı Avukat İrem Geçmez, “Bütün bu yaşananlar şartların zorlaşmasına neden oldu ancak bunun umutları tükettiğini söyleyemem ve geçiş sayıları da aslında bunu gösteriyor. Çünkü insan yaşadığı sürece umut var. İnsan onuruna yaraşır bir hayat sürdürmek için ölümü göze alıyorlar. Mayınlı arazileri, çoğu yüzme bilmediği halde denizleri aşıyorlar. Bir kere başaramayan çoğu zaman bunu tamamlayana kadar deniyor. Ülkelerin bu konuda gerekli tedbirleri alması ve yasal yollardan kabul ettiği mülteci sayısını artırma gibi çözümler üretmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.
EGE SULARINDA 34 ÖLÜM
Çeşitli sebeplerle Ortadoğu ve Afrika ülkelerini terk ederek Türkiye’ye kaçan çok sayıda göçmen ve mülteci Ege Denizi’ni, Avrupa’ya açılan kapı olarak görüyor. Mültecilerin Balıkesir, İzmir ve Çanakkale’nin sahil ilçelerinde Yunan adalarına kaçak geçişleri artarak devam ediyor. Ege Denizi’ni gerek hava koşulları gerekse de uygun olmayan teknelerle güvenliksiz bir şekilde geçmenin çoğu durumda bedeli ağır can kayıpları oluyor. Sahil Güvenlik Komutanlığı ekipleri tarafından 2019 yılında Ege Denizi’nde yapılan devriye görevlerinde en çok Ağustos, Eylül ve Ekim ayında geçişlerin olduğu kayıtlara geçirildi. Sahil Güvenlik unsurları, yıl boyunca bin 727 olaya müdahale ederek 59 bin 634 mülteci yakaladı. Geçen yıl ise bu oran 25 bin 398’idi. Yasa dışı geçişlerde Sahil Güvenlik unsurlarınca yakalanan organizatör sayısı da, 2018’de 61 iken 2019’da 76 oldu. Hayatını kaybeden mülteci sayısında ise geçen yıla oranla azalma görüldü. Ege sularında yaşanan ölümler, hava şartları ve lastik botla yasa dışı geçiş denemeleri nedeniyle 2018 yılında 65 iken, 2019’da 34’e düştü. Son 5 yıl içinde denizlerde hayatını kaybeden mülteci sayısı ise 654.
GEÇİŞLER GEÇEN YILA ORANLA ARTTI
2019 yılının mülteciler açısından oldukça zor bir yıl olduğunu belirten Mülteci-Der Başkanı Avukat İrem Geçmez, “Her ne kadar uyum yılı olarak nitelendirildiyse de bu konuda hedeflenenin çok gerisinde olduğumuzu söyleyebilirim. Politikacıların mülteciler üzerinden siyaset yapması ve sosyal medyanın da etkisiyle artan nefret söylemleri, bu yıl da istikrarlı bir mülteci politikasının olmaması ve bu politikaların ülkeler arası ilişkilere göre değişiklik göstermesi, herhangi bir uluslararası anlaşmazlıkta mültecilerin öne sürülmesi, ülkedeki çeşitli sorunların temeline inilmek yerine mültecilerin sorumlu olarak gösterilmesi ve bütün bunlara bağlı olarak kaçmış olduğu zulüm ve şiddet ortamına sınır dışı edilme korkuları Ege Denizi’nde geçişlerin geçtiğimiz yıla oranla artmasına sebep oldu. Ancak bu yaşananlar maalesef 2019 yılında da diğer ülkelerin mülteciler bakımından ellerini taşın altına koymalarını sağlayamadı. Uluslararası alanda paylaşılması gereken bu yük Türkiye’nin omuzlarına bırakıldı. Suriyeliler açısından ele alındığında 2011 yılından beri ‘geçici koruma’ kapsamında tutulan mülteciler, istikrarlı bir politika olmadığı için, kayıtlı olsun ya da olmasın bir korku ve belirsizlik içerisinde yaşıyor. Geçici koruma kapsamında olanlar ‘geçici’ olan korumanın sonlandırılması halinde ne yapacaklarını bilmiyor, uluslararası koruma başvurucusu olanlar bu başvurunun nasıl ve ne zaman sonuçlanacağını bilmiyor” dedi.
DAVA AÇMA SÜRESİ 7 GÜNE İNDİ
Geçen yıla oranla hakkında sınır dışı kararı alınan ve sınır dışı edilmek üzere idari gözetim altına alınan mülteci sayısında artış yaşandığını kaydeden Geçmez, “İdari gözetim alanlarının yetersiz gelmesi sebebiyle bu alanların da sayısı artırıldı. Kanunda sınır dışı etme kararı alınacaklara ilişkin maddede yer alan kamu düzeni ve güvenliğini tehdit etme unsuru çok geniş bir şekilde yorumlanarak pek çok kişi adalete erişemeden sınır dışı edildi. 2019 yılının sonunda ise mültecileri önümüzdeki yıllarda da olumsuz etkileyebilecek bir durum meydana geldi. Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nda yer alan bazı maddelerde değişiklik öngören teklif, Meclis tarafından kabul edildi. Yeni düzenlemeler, adalete erişim konusunda zorluk yaşayan ve pek çok hak ihlaline maruz kalan mültecilerin geri gönderilmesini kolaylaştırma amacını ortaya koymakta. Kanunda sınır dışı kararlarına karşı dava açma süresi 15 günden 7 güne indiriliyor. Meclis tarafından kabul edilen değişikliklerden biri de kabul edilemeyen yolcuların işlemleri sonuçlanıncaya kadar sınır kapılarında kendileri için belirlenen alanlarda bekletilebilmesine ilişkin. Burada, yabancıların belirsiz ve öngörülemez bir şekilde özgürlük ve güvenlik hakkının kısıtlanması söz konusu olabilecek” ifadelerini kullandı.
GİRİŞ YASAĞI KONULABİLECEK
Kanundaki diğer bir değişikliğe de değinen Geçmez, şunları söyledi: “Kanundaki değişikliklerden bir diğeri de Türkiye içerisinde bulunan kişiler hakkında giriş yasağı alınabilmesi. Kanuna göre ülke içerisinde istenmeyen bir yabancı hakkında sınır dışı kararı alınabilecekken buna ek olarak bir de zaten ülkeye girmiş ve ülke içerisinde bulunan kişi hakkında giriş yasağı konulabilecek. Bu durum kanun lafzına ve mantığa aykırılık teşkil ediyor. Yine hakkında sınır dışı kararı alınacak kişilere ilişkin eklemeler mülteciler için geniş yorumlanarak olumsuz sonuçlar doğurabilecek nitelikte. Ayrıca, idari gözetime alternatif olarak öngörülen yöntemler de bir idari tedbir olmaktan uzak ve uygulanması halinde hak ihlallerine neden olabilecek yöntemler. Bir diğer değişiklik de uluslararası koruma başvurucularının sağlık sigortalarının bir seneyle sınırlanmasına ilişkin. Bu uygulama da bir geliri olmayan, birçok fiziksel ve psikolojik sağlık sorunu yaşayan yüz binlerce kişinin temel bir hak olan sağlık hakkına erişiminin engellenmesine neden olabilecektir.”
SINIR DIŞI KARARINA YARGI YOLU
Öngörülen değişikliklerin geneli olumsuz olsa da birtakım olumlu düzenlemelerin de söz konusu olduğuna dikkat çeken Geçmez, “Öncelikle hakkında sınır dışı etme kararı alınanlar için yargı yoluna başvurulması halinde sınır dışı işleminin durdurulmasına ilişkin 2016 yılı öncesi uygulamaya geri dönüldü. Dolayısıyla bu değişiklikle hakkında sınır dışı kararı alınan her yabancı, yargı yoluna başvurulması halinde yargılama sonuçlanıncaya kadar sınır dışı edilemeyecektir. Ayrıca bu değişikliklerle, refakatsiz çocukların geri gönderme merkezlerinde tutulmayacağına ve başvuru alındığı andan itibaren refakatsiz çocuklar için 5395 Sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun uygulanacağı düzenlendi” dedi.
ŞARTLAR ZORLAŞTI UMUTLAR TÜKENMEDİ
Geçmez, “Bütün bu yaşananlar şartların zorlaşmasına neden oldu ancak bunun umutları tükettiğini söyleyemem ve geçiş sayıları da aslında bunu gösteriyor çünkü insan yaşadığı sürece umut var. Bu insanlar, insan onuruna yaraşır bir hayat sürdürmek için ölümü göze alıyorlar. Mayınlı arazileri, çoğu yüzme bilmediği halde denizleri aşıyorlar. Bir kere başaramayan çoğu zaman bunu tamamlayana kadar deniyor. Maalesef haberlerde sadece sayısal değer olarak görsek ve etkisini yitirmeye başlasa da bu denemelerde pek çok insan hayatını kaybediyor. Bu yüzden ülkelerin bu konuda gerekli tedbirleri alması ve yasal yollardan kabul ettiği mülteci sayısını artırma gibi çözümler üretmesi gerekiyor” açıklamasında bulundu. (Çağla Geniş/İlkses)