
Aydın'da Özlem Çerçioğlu'na tepki pankartları

CHP Selçuk'ta delege seçimleri tamam!

Çok konuşulacak açıklama: Sorun Çerçioğlu'nun İzmir hayaliyle başladı!

CHP delege seçimlerinde yumruklar konuştu

CHP Partisi Sözcüsü Deniz Yücel, CHP Genel Merkezi'nde açıklamalarda bulundu.
Yücel'in konuşmasında şu ifadeler yer aldı:
"17 Ağustos depreminin üzerinden tam 26 yıl geçti…
Binlerce canımızı yitirdik.
Tedbirsizlik ve depreme hazırlıksız olma hali son bulmadıkça,
Binalar fenni kaidelere göre inşa edilmedikçe ve denetlenmedikçe,
Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğu gerçeğiyle hareket edilmedikçe,
Bundan sonra yaşanması muhtemel depremlerde de can kayıpları vermeye devam edeceğiz.
Tıpkı 8 gün önce, 10 Ağustos’ta Balıkesir merkezli 6.1 şiddetindeki depremde olduğu gibi…
Deprem toplanma alanlarını ranta açan, imar affının ve dirençsiz kentlerin mimarı AKP iktidarında deprem, bir olağan bir ölüm sebebi haline geldi.
Oysa bilimsel çalışmalar ışığında alınan tedbirlerle can kaybı dahi yaşanmayabilir.
Ancak kolay yolu seçen, depreme kader diyen AKP iktidarının bu zihniyeti en az deprem kadar tehlikeli…
Kader değil ihmal ve denetimsizlik sonucu yaşadığımız can kayıplarının acısı dinmiyor…
17 Ağustos depreminde hayatını kaybeden vatandaşlarımızı bir kez daha rahmetle anıyor, benzer acıların bir daha yaşanmamasını diliyorum…
Değerli arkadaşlar…
“Düşmanınızın bile insan olduğunu unutmayın” derken hoşgörüyü,
“İncinsen de incitme” derken insan olmayı öğütlemiş,
754 yıldır yolumuza ışık tutan Hacı Bektaş-ı Veli’yi ölüm yıldönümünde saygıyla ve rahmetle anıyorum.
Hacı Bektaş Veli’nin bir başka kıymetli öğüdü olan “bir olalım, iri olalım, diri olalım” sözünü dilinden düşürmeyenlerin 24 yılda ülkeyi getirdiği yer ne yazık ki uçurum…
Kara para aklayanıyla, mafyasıyla, uyuşturucu baronuyla, sahte diplomalılarla bir oldular,
İşçinin, emekçinin alın terinin karşılığını yandaşa aktararak iri oldular,
Mühürsüz oy pusulalarıyla, geleceğin cumhurbaşkanını Silivri’de tutsak etmekle, haksız, hukuksuz, talimatlı yargılarıyla diri olacaklarını zannediyorlar.
Ama olamayacaklar…
Millet iradesinin sandıkta tecelli ettiği ilk gün, tarih olacaklar…
Bunu elbette en net bir şekilde mutfağın yangınından, sokağın isyanından biliyor ve görüyoruz.
İşçiyi, emekçiyi, emekliyi, çiftçiyi, esnafı, toplumun her kesimini bir kuru ekmeğe muhtaç bırakan AKP iktidarı,
86 milyonluk yoksullar ordusu yaratan iktidar olarak tarihin tozlu raflarında yerini alacaktır…
Er ya da geç, korktukları bu sondan kaçamayacaklar.
Bakın, yılbaşından bu yana asgari ücrette Macaristan, Sırbistan, Karadağ ve Makedonya’nın üzerindeydik.
Ancak ocak ayında zammın verildiği gün 708 euro olan asgari ücretimiz, Temmuz’da ara zam yapılmaması kararı alan iktidar yüzünden, 558 euroya kadar gerileyerek bu dört ülkenin de gerisine düştü…
Asgari ücretliye 22 bin 104 lirayı reva görüp “ara zammı aklınızdan bile geçirmeyin” diyenler o koltuklarda oturamaz!
Emekliye 16 bin 881 lirayı reva görüp insan onuruna yaraşır bir yaşam hakkı tanımayanlar o koltuklarda oturamaz!
Açlık sınırı 26 bin, yoksulluk sınırı 86 bin lirayken ve milyonlar açlık sınırı altında yaşıyorken o koltuklarda oturamazsınız!
Türkiye Avrupa Ülkeleri arasında yüzde 45 ile gelir adaletsizliğinin en yüksek olduğu ülke konumundayken o koltuklarda oturamazsınız!
Vergiyi yoksuldan toplayan iktidar, bir kesimi vergilerden muaf tutarak gelir adaletsizliğinin en temelini oluşturuyor.
Yoksuldan topladığı vergiyi, zengine faiz geliri diye veren iktidar, gelir adaletsizliğini daha da derinleştiriyor.
Alım gücü yükselmeyen halk, enflasyon düşüyor yalanıyla kandırılıyor, açlıkla sınanıyor.
Çiftçisini desteklemeyen AKP, ülkeyi gıda krizinin eşiğine getiriyor.
OECD üyesi 38 ülke arasında milli gelirine oranla en az sosyal harcama yapan iki ülkeden biri Türkiye değerli arkadaşlar…
OECD ülkeleri ortalaması yüzde 21,2 iken,
Türkiye'de devletin sosyal harcamalarının milli gelire oranı yüzde 10,4.
Halk yoksulluğu iliklerine kadar hissediyorken,
Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan çıkmış "hissedilen enflasyon" açıklaması yapıyor.
Vatandaşın aklıyla alay eder gibi…
“Arabanızı her sene yenilemediğiniz için oradaki enflasyon düşüşünü hissetmiyorsunuz” diyor.
Ancak ücret artış oranını belirlerken halkın "hissettiği" yani gerçek enflasyonun baz alınmadığını adı gibi bilen Karahan,
“Kira enflasyonu yüksek seyrettiği için, hissedilen enflasyon gerçekleşenin üzerinde seyrediyor” da diyebiliyor!
AKP’ye göre enflasyon işine geldiğinde bir duygu durumu, işine gelmediğinde de acı bir gerçek…
Çarşıya, pazara, manava gidecek yüzü olmayan AKP iktidarı,
Halkın hissettiği enflasyonu da,
Halkın yaşadığı gerçekliği de anlayamıyor.
Diğer yandan memurlar bugün emeklerini yok sayan sözde zam teklife karşı iş bırakma eylemi yapıyor...
Enflasyon yüzde 60'ın üzerinde...
İktidarın 2026'da kamu çalışanlarına teklifi ise yüzde 10 + yüzde 6...
Lütfetmişler bin lira da taban aylığına artış önermişler.
Akılları sıra emekçiyle, emekliyle dalga geçiyorlar.
Ama sandık gelince bu iktidarla çalışanlar öyle bir dalga geçecek ki, neye uğradıklarına şaşıracaklar.
Bir sözümüz de masada tüm memurları temsil ettiğini söyleyen ancak her 10 memur ve memur emeklisinden 2'sini temsil eden Memur-Sen'e...
“Kamu işvereni” diye bir tabirle Erdoğan'ı ve AKP'yi sorumlu değilmiş gibi gösteren tavrınıza artık son verin.
Sizin “kamu işvereni” diyerek sevimli göstermeye çalıştığınız AKP iktidarını memurlar hiç de sevimli bulmuyorlar.
Bir kez daha vurgulayalım…
Size bu teklifi getiren de sizinle dalga geçen de AKP iktidarı...
Tepkinizi doğru yere yönlendirmekten korkmayın.
Siz sendika olduğunuzu iddia ediyorsanız, hükumetin çalışma kulübü gibi davranıyorsunuz.
AKP iktidarı da hem ekonomi uçuyor masalları anlatıp hem de bu komik ücretleri kamu çalışanlarına ve memur emeklilerine reva göremez.
Değerli arkadaşlar
AKP yargısının hukuk katliamı tam gaz devam ediyor.
Savcılar adına pazarlık yapan, nüfuz ticaretine soyunmuş özel yetkili avukatlardan sonra şimdi de “Cumhurbaşkanlığından bana hediye geliyor” mesajı veren avukatlar türedi…
Bir yandan yargı içerisinde kurulan İBB borsası rezaleti…
Diğer yandan ifade değiştirip serbest kalması karşılığı tutuklu iş insanı Murat Kapki’den 2 milyon dolar talep eden AKP eski MKYK üyesi bir avukat …
Adalet terazisini yerle bir eden AKP’nin talimatlı yargısı elinde hukuk, adeta can çekişiyor.
31 Mart hazımsızlığı dalga dalga yayılan AKP, bilmem kaçıncı dalga operasyonlarıyla hukuku bir kez daha ayaklar altına alıyor, milli iradeyi bir kez daha gasp ediyor.
Geçtiğimiz hafta Beyoğlu’nun 30 yıllık AKP esaretine son veren Beyoğlu Belediye Başkanımız İnan Güney ve 45 kişi gözaltına alındı.
Çok iyi biliyoruz ki AKP yargısının dalga dalga yayılan operasyonları, önceden kurgulanmış kötü bir senaryonun hayata geçirilmesidir.
Milletimizin büyük çoğunluğunun inandığı gibi bu operasyonlar hukuki değil siyasi kararlarla yapılan operasyonlardır.
AKP yargısının seçilmişlere zulmü, bize bir milim geri adım attırmadı, attıramayacaktır.
Bu zulmün farkında ve karşısında olan halkımız, Beyoğlu Belediyesi önünde toplanarak muhteşem bir halk dayanışması örneği sergilemiş, sergilemeye de devam etmektedir…
Halk, belediyesine, belediye başkanına, milli iradeye sahip çıkıyor…
Bir yanda İnan Güney’in İstiklal Caddesi’nde açtığı “kadın el emeği pazarını” kaldıran, tadilatını yaptırdığı 42 devlet okulundan pankartları indiren hazımsızlar,
Diğer yanda makam aracını engellilere tahsis edip kendi şahsi aracını kullanan İnan Başkan ve ona sahip çıkan Beyoğlu halkı…
Bu mücadeleyi halka karşı savaşanlar değil halk için savaşanlar kazanacak.
Bu mücadeleyi sosyal belediyecilik anlayışıyla yönetilen Cumhuriyet Halk Partili Belediyeler ve onun halkçı belediye başkanları kazanacak.
Belediye başkanlarını tehdit edip, parti değiştirmeleri halinde operasyonlardan muaf tutulacağı vaadiyle siyaseti en alçak seviyelere kadar düşürenler,
Tehdit ve şantaj ile kazanamadıkları belediyelere çökenler,
Bu halkı her yeni güne şafak operasyonlarıyla uyandıranlar,
Bunun hesabını elbette sandık geldiğinde verecekler.
Cumhuriyet Halk Partisi seçmeninin oylarıyla 4 dönem belediye başkanı seçilip, zoru görünce parti değiştirenler, ilk seçimde hak ettikleri cevabı alacaklardır.
Çünkü parti değiştiren bir kişi, sadece partisine ihanet etmemiştir.
Kendisine oy veren, kendisini seçen seçmene de ihanet etmiştir.
Değerli arkadaşlar,
Kendi küçük sanal dünyasında yaşayan bir avuç kötüye karşı mücadelemiz güçlenerek devam ediyor.
19 Mart hukuk darbesinin ardından ortaya çıkan her yeni gelişme, yargıyı içine soktukları o kokuşmuş düzeni daha fazla açığa çıkarıyor.
İktidarını ilelebet sürdürmek için her yolu mübah sayan bu çarpık anlayış tel tel dökülüyor...
Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel’in geçtiğimiz hafta Genel Merkezimizde gerçekleştirdiği basın toplantısının yankıları sürüyor.
Türkiye’nin gündemini belirleyen bu açıklamanın sonucunu hep birlikte gördük…
İBB Borsasının kilit isimlerinden Mücahit Birinci, yandaş medyayı adeta birbirine kattı.
AKP nasıl savunma yapacağını bilemedi.
Birkaç gün beklendi, ardından bu şahıs disipline sevk edildi.
Bu arada bu şahıs “siz beni atamazsınız, ben istifa ederim” dedi ve AKP’den istifa etti.
Sanıyorlar ki, istifa edince her şey unutulacak.
Sanıyorlar ki CHP kadroları bu hukuksuzlukların, rezaletlerin peşinden gitmeyecek.
Yok öyle yağma... İBB Borsasının üzerine gideceğiz.
Bakın birileri tarafından himaye edilmeden, birileri tarafından himaye görmeden bu işler yapılamaz.
İBB borsası skandalıyla ilgili,
Biri 3 hafta önce, diğeri geçtiğimiz hafta olmak üzere 2 kez HSK’ya başvuruda bulunduk.
Somut olaylarla ilişkilendirilen delillerin de ibraz edildiği bu şikayetler hakkında HSK bugüne kadar ne yapmıştır?
Değerli arkadaşlar,
Her zaman olduğu gibi Adalet Bakanı yine "Türkiye’de yargı bağımsız ve tarafsız" diye açıklama yapıyor.
Anlıyoruz onun da işi zor.
Reis izin vermedikçe bir tavır alamıyor.
Elbette böyle etkisiz ve yetkisiz bir bakanın "yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı" için mücadele etmesini beklemiyoruz...
Ancak bir ülkede bu kadar yargı skandalı, yargı tacizi, yargı terörü yaşanırken, Adalet Bakanının kalkıp da "Yürütülen adli soruşturmalar üzerinden manipülasyon yapmak, yargı mensuplarını hedef almak CHP'ye ve genel başkanına hiçbir şey kazandırmaz" gibi içi boş, hiçbir anlam ifade etmeyen açıklamalar yapması pişkinlik değil de nedir?
Yargı mensuplarını hukukun pusulasından çıkaran,
Baskı ve tayin ile yargı mensuplarını sindiren,
Anayasa'daki "hukuk devleti" ilkesini tanımayanların bize söyledikleri her şey lafı güzaftır.
Değerli arkadaşlar,
Lüks makam araçları ve otel tatilleriyle hafızalarımıza yerleşen,
İsraf ve şatafatın sembolü haline gelmiş Diyanet İşleri Başkanı,
3 haftadır cuma hutbelerinde kadınların büyük mücadelelerle edindikleri haklarını tırpanlayıp yok edecek açıklamalar yapıyor.
Önce kadınlara kıyafet dayatmasına bulundu,
Sonra kadınların tatil yapmasını eleştirdi.
Anlaşılan çocuklarının gezdiği ülke sayısını sosyal medyasından paylaşan, BMW arabasına şiirler yazan kızını bu hutbenin dışında tuttu.
Son olarak da kadınların miras hakkına karıştı.
Kadın ile erkek eşittir, bunu tartıştırmayız.
Buna karşı çıkanın da, alnını karışlarız.
Talimatlı yargıçlarıyla yargıyı, RTÜK eliyle medyayı dizayn eden AKP, Diyanet eliyle ile de toplumun yaşam tarzını dizayn etmenin derdinde…
Dini öğütlerle topluma ışık tutmak yerine AKP iktidarının borazanlığını yapan Diyanet, AKP tarzı yaşam tarzını halka dayatıyor.
Halkın açlıkla savaşı umurlarında değilken kadınların erkeklerin yarısı kadar miras hakkına sahip olmalarına kafayı takmışlar…
Bu arada Özlem Çerçioğlu'na da hayırlı olsun…
Bir kadın olarak bundan sonra bu zihniyetin himayesinde siyaset yapacağını da yeri gelmişken hatırlatmakta fayda görüyoruz.
Artık kadın seçmenlere Kuşadası’nda, Didim'de denize mayoyla, bikiniyle girmemeleri gerektiğini mi anlatır…
Çine'ye gider kadınlara miras haklarının erkek kardeşlerininkinin yarısı kadar olduğunu mu anlatır bilmiyoruz…
Ali Erbaş'a gelecek olursak ona önce medeni kanunu hatırlatalım.
Sonra da Anayasayı...
Anayasa Madde 136... "…Diyanet İşleri Başkanlığı, laiklik ilkesi doğrultusunda bütün siyasi görüş ve düşüncelerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek, özel kanununda gösterilen görevleri yerine getirir."
Anayasa laiklik diyor...
Dayanışma ve bütünleşme diyor.
Ali Erbaş ise kadınların miras hakkını yarı yarıya düşürme derdinde…
Toplumu birleştirmek, bütünleştirmek bir yana toplumu oluşturan iki ana unsuru, kadın ve erkeğin ayrıştırıyor.
Bakın buradan ilan ediyoruz.
Biz bu ülkede yaşadığımız sürece,
Cumhuriyet değerlerine, Anayasaya, Laiklik ilkesine bağlı milyonlar bu ülkede yaşadığı sürece,
Kadına birçok ülkeden daha önce seçme ve seçilme hakkının tanındığı Mustafa Kemal Atatürk’ün Türkiye’sinde,
Kadın haklarının bir milim dahi geri gitmesine izin vermeyiz.
Ve son olarak,
Bugün Aydın’da Atatürk Kent Meydanı’nda boyun eğmeyen, diz çökmeyen, dimdik duran milyonlarla bir araya geleceğiz.
Bugün Aydın’da, halkın ikbalini değil kendi ikbalini düşünenlere karşı direnmeyi seçenler, meydanlarda tek yürek olacak.
Biz Aydın’a halka hizmet etmek yerine kendi kişisel çıkarlarına hizmet edenlere karşı, sesimizi yükseltmeye gidiyoruz.
Biz Aydın’a miting yapmaya değil Türkiye için eylem yapmaya gidiyoruz.
Tehdit ve şantajlara boyun eğmeyen,
Zalimin yoluna minnet etmeyen,
Doğru bildiği yolda kararlılıkla yürüyen herkesi,
Millet iradesine sahip çıkmaya Aydın Mitingimize bekliyoruz."