
Fiyatlar pompaya yansıdı: Benzine zam geldi!

Memur ve memur emeklisinin zam oranı belli oldu

Tabela değişiyor: Benzine zam geliyor!

Akaryakıtta son durum: İşte güncel fiyatlar

İzmir Ticaret Borsası (İTB) ağustos ayı olağan meclis toplantısı İzmir Ticaret Odası Meclis Salonu’nda gerçekleştirildi. Toplantıda konuşan İTB Yönetim Kurulu Başkanı Işınsu Kestelli, “Üreticiler uzun bir süredir girdi maliyetleri ile kur arasındaki dengenin bozulması nedeniyle sıkıntılı günler geçiriyor. Tarım sektörünün kredi hacmi yüzde 1,81 artarak 1 trilyon 65 milyar lirayı geçti. Sektörde tahsil edilemeyen alacaklar ise 6,7 milyar lirayı buldu. Takipteki alacak miktarı bir yıl içinde yüzde 166 artarak artış hızı bakımından tüm sektörleri geride bıraktı. Bu tablo, çiftçimizin yaşadığı borç yükünün ve kur şokları ile artan girdi maliyetlerinin yarattığı baskının en açık göstergesi. Ortada çözümsüz bir durum yok ancak mevcut şartlara göre revize edilmesi gereken bir süreç yönetimi izlenmesi gerekiyor. Kalıcı bir iyileşme için tarımda girdi maliyetlerinin ve kredi faiz oranlarının düşürülmesi, kredi geri ödemelerinin hasat dönemlerine uyumlu hale getirilmesi ve özellikle küçük ölçekli aile işletmelerinin finansmana erişim kanallarının güçlendirilmesi gerekiyor. Bu önlemlerin hayata geçirilmesiyle, üreticilerimizin bir nebze rahatlayacağını ve ülke ekonomisinin daha sağlam bir zemine oturacağını özellikle belirtmek istiyorum" dedi.
'ENERJİ VE ULAŞIM ALTYAPIMIZI SICAKLIKLARA DAYANIKLI BİÇİMDE YENİLEMELİYİZ'
Sıcaklıkların mevsim normallerinin üzerinde seyrettiğini dile getiren Kestelli, "Yüksek sıcakların diğer bir sonucu olarak ekonomik kayıplarda kaçınılmaz görünüyor. Türkiye’de yalnızca üretim kayıplarının, GSYH'nin yüzde 2 ila yüzde 6'sına mal olabileceği öngörülüyor. Sıcaklıkların yükselmesi; aynı zamanda kuraklığı artması, su kaynaklarının azalması, orman yangınlarının tetiklenmesi ve hava kirliliği yaşanması anlamına geliyor. Bu olumsuz tabloyu değiştirmek için; şehirlerimizi yeşillendirmek, binalarımızı iklime uygun hale getirmek, halk sağlığını erken uyarı sistemleri ve soğutma merkezleriyle korumak, enerji ve ulaşım altyapımızı sıcaklıklara dayanıklı biçimde yenilemek ve tüm bu adımları ulusal ve yerel yönetim politikalarımıza entegre etmeliyiz. Aksi takdirde, aşırı sıcaklar toplumumuzu ve ekonomimizi sessiz ama derin bir şekilde zayıflatmaya devam edecek" diye konuştu.
'SEZON KOLAY GEÇMEDİ'
Tarımda sezonun kolay geçmediğine dikkati çeken Kestelli, "Bölgemiz için değerli birçok ürün grubunda farklı sorunlarla karşılaştık. Bunların başında da kuru incir yer alıyor. 2024/25 sezonu boyunca incir, gündemimizin hep ön sıralarındaydı. Ülkemizin dünya kuru incir ticaretinin yaklaşık yarısını karşıladığını ve bu sezon 350 milyon dolarlık ihracat yaptığımızı düşündüğümüzde, incirin ne kadar önemli olduğunu daha iyi anlıyoruz. Ancak, tabii ki işler her zaman istediğimiz gibi gitmiyor. İklim değişikliği üretimde ve depolamada ciddi sıkıntılar yaratıyor; aflatoksin ve okratoksin riski artıyor. Avrupa’dan geri dönen her ürün, sadece firmalarımızı değil, ülkemizin prestijini de etkiliyor. Bu nedenle, bu sezon aynı sıkıntıları yaşamamak için üreticiden tüccara, ihracatçıya kadar herkesin aynı hassasiyetle hareket etmesi şart" dedi.
'ZİRAİ DON ÜZÜMÜN KADERİNİ DEĞİŞTİRDİ'
Nisan ayında yaşanan zirai donun üzümde sezonun kaderini değiştirdiğini aktaran Kestelli, "Bazı bölgelerde kayıplar yüzde 100’e kadar çıktı. Eğer o don yaşanmamış olsaydı, belki rekor seviyede bir üretim yılı konuşuyor olacaktık. Ama maalesef geçtiğimiz seneye göre yaklaşık yüzde 20’lik bir rekolte düşüşü söz konusu. Umarım hem üretici için kazançlı hem ihracatçı için rekabet edilebilir bir sezon olur. Pamukta da durum farklı değil. Bu yıl ekim alanlarımızın yaklaşık yüzde 20 daralması öngörülüyor. Su kaynaklarımız azalıyor, maliyetler artıyor, ama fiyatlar tatmin edici değil. Desteklemeler ise yetersiz. Bu durum üreticiyi pamuktan uzaklaştırıyor. Arz problemi yaşanınca da ithalat kaçınılmaz hale geliyor. Unutmayalım ki, kendi toprağımızda güçlü olduğumuz ürünleri kaybetmek sadece ekonomik bir kayıp değil, stratejik bir risktir. Pamuk, incir, üzüm sadece tarımsal bir ürün değil, bölgemizin ve ülkemizin geleceği. Bu nedenle hep birlikte, iş birliğiyle ve dikkatle hareket edersek hem üretici kazanır hem ihracatçı rekabet gücünü korur hem de Türkiye küresel tarım ve ticaret arenasında yerini sağlamlaştırır. Aksi ise geri döndürülemez neticeler yaratır" diye konuştu.
'TEK TİP ÇAM ORMANLARI YERİNE, ZENGİN KARIŞIK ORMANLAR OLUŞTURULMALI'
İTB Meclis Başkanı Ömer Gökhan Tuncer, yanan ormanların yeniden yeşertilmesi gerektiğini dile getirip, "Amacımız, sadece ağaçları değil, tüm ekosistemi; toprağı, böceği, kuşu, yaban hayatı ile birlikte iyileştirmek olmalı. İlk yapmamız gereken, yanmış bir araziye hemen on binlerce fidanı dikmek yerine İspanya, Portekiz veya Yunanistan örneklerine dikkat vererek doğal yenilenmeyi beklemek olabilir. Özellikle kızılçam gibi ağaçlar, yangına adapte olmuş türlerdir. Kökleri ve tohumları toprağın altında hayatta kalmış olabilir. İlk yağmurlardan sonra minik filizler kendiliğinden topraktan çıkabilir. Onlara şans vermeliyiz. Bu, en doğal, en ucuz ve en başarılı yöntem olarak bilinir. Bu süreçte ormanı otlatma ve insan baskısından korumalıyız" dedi.
Tuncer, şöyle devam etti: "İkinci adım toprağı korumak olmalı. Yanan bir ormanda artık koruyucu bir örtü yoktur. İlk yağmurda oluşacak bir erozyonla değerli yüzey toprağı kaybolup gidebilir. Malçlama yöntemiyle yanmış ağaç gövdeleri ve dalları, incecik doğranıp toprağın üzerine serilebilir. Böylece toprak nemini koruyabiliriz. Üçüncü adımımız geleceğin ormanını akıllıca kurmak olmalı. Doğal yenilenmenin yetersiz olduğu yerlere elbette fidan dikeceğiz. Ancak artık tek tip çam ormanları yerine, yangına daha dirençli, biyolojik çeşitliliği zengin karışık ormanlar oluşturmalıyız. Meşe, sandal, menengiç, zeytin, keçiboynuzu yangına dayanıklı, Akdeniz'in yerli türleri. Laden ve defne ise hem yangına dirençli hem de yaban hayatı için mükemmel ağaçlardır."
'TÜRKİYE’DE TARIM SEKTÖRÜNDE ÇALIŞANLARIN YAŞ ORTALAMASI GİDEREK YÜKSELİYOR'
Tuncer, "Türkiye'de tarım sektöründe çalışanların yaş ortalaması giderek yükseliyor ve genç nüfus tarımdan uzaklaşıyor. Bu sorunun temel nedeni; tarımdaki düşük gelir, iş gücü yoğunluğu ve belirsiz pazar koşulları. Çağımızın gençleri teknolojiye daha açık, inovatif ve risk almaya yatkın. Bu nedenle, tarım sektörü gençlerin ilgilisini yeterince çekmiyor. Sektörün geleceğini şekillendirecek kritik bir güç olan gençlerimize tarım, teknoloji ve sanayi entegrasyonundan oluşan yeni iş modelleri sunmalıyız. Genç potansiyelimizi tarıma değer katan bir nesil olarak yetiştirmek için daha stratejik politikalar üretmeliyiz. Örneğin, İzmir Tarım Teknoloji Merkezi gibi önemli araştırma ve uygulama merkezleri gençlerimizin tarıma yönelmelerinde kaldıraç olarak kullanılabilir" dedi.(DHA)