MENÜ
İzmir
Gerçek İzmir
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
CHP'li Arslan'la gündem: Ankara İzmir'e şaşı bakıyor!
Röportaj
11 Nisan 2022 Pazartesi 08:48

CHP'li Arslan'la gündem: Ankara İzmir'e şaşı bakıyor!

Buca Metrosu ihalesi ve Çeşme Projesi'ne yönelik çarpıcı mesajlar veren CHP PM Üyesi ve İzmir Milletvekili Arslan, 'İzmir'in en büyük problemi ne?' sorusunu iktidarı topa tutarak yanıtladı. CHP İzmir Milletvekili depremzedelerin talep ettiği faizsiz kredinin verilmesi gerektiğini de sözlerine eklerken, sosyal devlet vurgusu yaptı. 

Efe Can TAN / GERÇEKİZMİR - Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir Milletvekili ve Parti Meclisi üyesi Ednan Arslan Türkiye ve İzmir gündemine dair önemli açıklamalarda bulundu. 

Buca Metrosu ihalesi ve Çeşme Projesi'ne yönelik çarpıcı mesajlar veren CHP PM Üyesi ve İzmir Milletvekili Arslan, 'İzmir'in en büyük problemi ne?' sorusunu iktidarı topa tutarak yanıtladı.

CHP İzmir Milletvekili depremzedelerin talep ettiği faizsiz kredinin verilmesi gerektiğini de sözlerine eklerken, sosyal devlet vurgusu yaptı. 

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Mart ayında gerçekleştirdiği Diyarbakır ziyareti hakkında konuşan Arslan, "Biz maalesef o bölgeleri ihmal etmiştik’’ derken Kılıçdaroğlu’nun kentte yaptığı konuşmada samimiyetle bir özeleştiri yaptığını vurguladı. Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı konusunda açıklamada bulunan Arslan, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın ‘Mansur Yavaş’ı göreve çağırıyoruz’ sözlerini değerlendirirken aday açıklamada geç kalmadıklarını belirtti. Arslan enerjide gelen zamları yorumlarken çözüm yolunun kamunun payını artırmaktan geçtiğini ifade etti. 

"GENEL BAŞKANIMIZ SAMİMİYETLE ÖZELEŞTİRİ YAPTI"
Arslan sözlerine geçtiğimiz ay CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nın gerçekleştirdiği Diyarbakır ziyareti ve bölgenin sorunlarını değerlendirerek başladı. 

Arslan şöyle konuştu: Biz Genel Başkanımızla çok yakın çalışıyoruz. Diyarbakır buluşmasında aslında büyük bir samimiyetle özeleştiri yaptı. Bu önemli bir şeydi. Uzun zamandır partimiz bu konuda çalışıyor daha az oy aldığımız bölgelere, milletvekilimizin olmadığı yerlere, belediyemizin olmadığı yerlere daha fazla mesai harcıyoruz. E doğru siz gidip insanların çayını içmediyseniz halini hatırını sormadıysanız, onlara misafir olmadıysanız, sıkıntılarını sormadıysanız niye insanlar size oy versin? Bir neden var mı? İnsanlara gider onlara dokunursanız o zaman bir diyalog başlar ve diyaloğun sonucunda insanlar da size inanmaya başlarlar samimi bulurlar. Biz maalesef o bölgeleri ihmal etmiştik. Bu ihmalin sonucunda da tabi ki kabahat seçmende değil. Eğer bir parti iktidarsa seçmene gidip ulaşacak. Gidip seçmeni bulacak ve seçmene kendi çözümlerini anlatacak, ekonomiden tutun da gençlerin, ev kadınlarının yaşadığı sorunlara kadar aklınıza gelen her sorunun nasıl çözüleceğini, sadece sorunu tespit etmek de yetmiyor nasıl çözüleceğini de anlatmanız değerli çünkü insanlar şunu bekliyor; Evet biz CHP’yi bu süreçte aktif olarak sahada görüyoruz daha kendimize yakın hissediyoruz sorunların kaynağı olan 20 yıldır bu sorunları üreten iktidarın artık bu işi götüremeyeceğini görüyoruz CHP’ye de bir şans vermek istiyoruz diyorlar. İster istemez bize de çözümlerimizi soruyorlar tabi bizim aslında en büyük açığımız demokrasi açığı, hukuk ve adalet açığı. Bizim genel başkanımız Ankara’dan İstanbul’a elinde bir tek ‘Adalet’ pankartıyla yürüdü. Ülkede adalet duygusunda bir gerileme var, insanların adalete olan inancı zayıfladı. Bunu güçlendirmek gerekiyor sonuçta bir arada yaşayabilmemizin temeli adalettir. Devletin dini olmaz ama devletin dini adalettir. Önce bu duyguyu tekrar güçlendirmek insanlara güven vermek gerekiyor. Ondan sonra sorunları nasıl çözeceğimize yönelik de çözümlerimizi anlatmamız gerekiyor. Bu süreçte yaptığımız çalışmaların olumlu şekilde dönüşleri bize olmaya başladı. Biz bu ülkede genel başkanımızın söylediği şekliyle hiçbir çocuğun yatağa aç girmesini istemiyoruz. Bu ülkede helalleşme başlattı sayın genel başkan helalleşme derken birinin birine yaptığı bir haksızlığı affetme anlamında bir şey söylemiyor, hukuki bir şeyden bahsetmiyor. Hukuki boyutlar ayrıdır ama insanların kucaklaşmaya ihtiyacı var. Farklı düşünen insanların yan yana gelmeye ihtiyacı var. Ve birbirini dinlemeye anlamaya ihtiyacı var. En çok da buna ihtiyacı olan bir pozisyondayız gün itibarı ile. O bölgede de bu karşılık buldu. Mesele Diyarbakır ziyaretimizde biz 12 Eylül zindanlarında Diyarbakır Cezaevi’nde acı çekmiş insanlarla yan yana geldik. Çok mutlu oldu insanlar. Hala o travmaların etkileri üzerlerinde var. Kötü günlerin etkileri var. Kucaklaşmamız lazım. Ülkenin huzura ihtiyacı var, barışa ihtiyacı var. Bize soruyorlar ‘siz CHP olarak iktidar geldiğinizde başörtüsü ile ilgili ne düşünüyorsunuz?’, Bizi ilgilendirmiyor ki insanların ne giyip ne giymediği. Biz o insanın işi var mı, aşı var mı, istediği kalitede sağlık hizmeti alabiliyor mu, güvenlik sorunu var mı, barınma sorunu var mı, istediği şekilde eğitim alabiliyor mu… Siyasetin görevi budur, insanların ne giydiğine bakmaz! Neye inandığına bakmaz bunların siyasetin dışında konulardır. Önümüzdeki süreçte de göreceksiniz oy alamadığımız bölgelerde özellikle yüksek miktarda oy alacağız. 

"ADAY AÇIKLAMADA GEÇ KALINMADI"
Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş için ‘göreve çağırıyoruz’ açıklamasından sonra tekrar alevlenen Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı tartışmasına değinen Arslan aday açıklamada geç kalınıp kalınmadığı sorusuna da yanıt verdi.

CHP İzmir Milletvekili, "Aday açıklamada geç kalınmış bir şey yok. Zaten bu konuyla ilgili kararı verecek olanlar da 6 siyasi partinin genel başkanlarıdır. Tabi ki ben bir Cumhuriyet Halk Partili olarak genel başkanımın Cumhurbaşkanı adayı olmasından çok büyük bir gurur ve mutluluk duyarım ve bunu isterim. Geçmiş dönemde nasıl genel başkanımız başbakan adayıysa şu anda da ben genel başkanımın Cumhurbaşkanı adayı olmasını isterim ama dediğim gibi kararı verecek olan 6’lı masadır. Zafer Partisi genel başkanının yapmış olduğu açıklama kendini bağlar ama CHP’liyi işaret ediyor olması da önemli. Mansur Bey de bizim belediye başkanımızdır, başarılıdır ama dediğim gibi adaylık ile ilgili geç kalınmış bir durum olmadığı gibi kararı bu işin içinde olmayanlar değil bu işin içinde elini aşın altına koyanların verebileceği bir karar. Günü geldiğinde o karar verilir" dedi. 

"ENERJİDE ÇÖZÜM KAMUNUN PAYINI ARTIRMAK"
Özellikle yeni yılla birlikte üst üste gelen enerjideki zamları değerlendiren Arslan çözümün sektörde kamunun payını artırmaktan geçtiğini vurguladı. 

Arslan şunları söyledi: Enerji öyle bir şeydir ki enerjiye zam yaptığınız an iğneden ipliğe her şeye zam gelir. Çünkü maliyetleri artıran bir iştir. Çünkü siz enerji olmadan üretim, imalat yapamazsınız. Enerji en başat bu konudaki fiyatları belirlemedeki aktördür. Sonuç itibari ile biz enerjide dışa bağımlı bir ülkeyiz. Doğalgazda öyleyiz, ithal kömürde öyleyiz. Geçen yılda bir kuraklık oldu, yeterince kendi hidroelektrik santrallerimizden de elektrik üretemediğimiz için maalesef daha fazla doğalgaz kullanmak zorunda kaldık, ithal kömürle elektrik üretmek zorunda kaldık. Dünyada oluşan fiyat dalgalanmaları bizi direk etkiliyor. Bunun haricinde kurun bir anda iki katına çıkması da ayrıca bir çarpan etkisi yarattı. Bu da fahiş enerji fiyatlarına neden oldu, insanlar artık evlerinde kombilerini yakamaz duruma geldiler. Esnaf dükkanında resmen karartma uyguluyor, çok yüksek elektrik faturaları gelmeye başladı, kirasını aşan faturalar gelmeye başladı. Bu işin çözümü şu; Aslında daha fazla kamunun payını artırmak. Biz bir çalışma yapmıştık, kamunun payı ne kadar fazla olursa çünkü sübvanse etme yeteneğin oluyor yani elektriği kamu üretirse, yenilenebilir enerji biz ne kadar çok yenilenebilir enerjiye dönersek, ne kadar çok yenilenebilir enerji santralleri kurarsak maliyetleri o oradan azaltabilir o zaman bir rahatlama sağlayabiliriz. Hele hele bir de nükleer santral yapıyorlar. Yap-işlet-sahip ol… Biz iki milyon metrekare bir alanı Rusya’ya verdik. Onlar nükleer santral yapıyorlar, bize elektrik satıyorlar sürenin sonunda santral bizim değil yine Rusya’nın olacak. Bize ait olmayan bir şey. Bizim enerjide dışa bağımlılıktan kurtulmamız lazım. Kurtulduğumuz zaman elektrik fiyatları ya da enerji fiyatları düşer diye düşünüyorum ben onun haricinde her zaman bu konuda savunmasız kalır ülke...

"DEPREMZEDELERE KREDİ TERCİH MESELESİ!"
İzmir’de 30 Ekim 2020’de gerçekleşen depremin ardından evlerine kavuşamayan ve devletten faizsin kredi talep eden depremzedelerin sorunları hakkında konuşan Arslan, "Devletin depremzedelere uygun kredi vermesi imkânsız değil. Siyaset biraz tercih meselesi... Siz eğer dolarla ihale yapar araç geçişi garantisi verir buna dolarla garanti verirseniz, Avrupa’da ABD’de enflasyon olduğunda ya oradaki enflasyonu da işin üzerine ilave edelim derseniz, bir sorun olduğunda Türk mahkemeleri değil Londra mahkemeleri yetkili olsun derseniz bu bir siyasi tercihtir. Bir de şöyle bir şeyi tercih edersiniz; Tamam bir iş yapılsın ama burası Türkiye Türk Lirası ile yapılsın, uygun şartlarda rekabet koşulları sağlansın değerinde yapılsın bu da bir tercih. Bir başka şeyi tercih edersiniz dersiniz ki ben, öncelikli olarak yoksullukla mücadele edeceğim ve bu yoksulluğu ok etmek için siyasi argümanlar geliştirirsiniz bu da bir siyasi tercihtir. Şimdi gördüğüm kadarıyla şu anki iktidar esnaftan yana tercih kullanmıyor, yoksuldan yana tercih kullanmıyor. Gübre atamıyor çiftçi çiftliğine… Mazot olmuş 23 lira ona ek destek vermiyor. Emekliye destek olmuyor, dolar aldı başını gitti zaten. Önce önemli değil bu dediler, Çin Modeli dediler sonra bir gecede bir takım işlemler yaptılar doları düşürdüler sonra bir kur garantili mevduat fonu icat ettiler. Parası olanın kaybını hiç bankada parası olmayan yoksulun cebinden karşıladılar. Bunların hepsi tercih meselesidir. İşte biz bu işe farklı bakıyoruz. Bir deprem oldu insanlar mağdur durumda. Oradaki insanlar zaten kıt kanaat gelmiş orada ev sahibi olmuş birçoğu emekli, orta gelir sınıfında insanlar ve hiç beklemedikleri anda bir depremle karşı karıya kaldılar 117 canımızı kaybettik. Allah rahmet olsun onlara da tekrar buradan. Ve insanların bir kısmı da evsiz kaldı. Sosyal devlet işte tam da burada devreye girer. Siyaseten tercih tam da burada devreye girer. Sosyal devletin görevi derhal yaralı sarmaktır. Oradaki insanlara uygun kredileri vermeleri gerekiyor. Sonuç itibariyle bu insanların kendi birikimleri ile yeni bir ev yapmaları mümkün değil. Geldiler ve bize anlattılar belli bir yaşın üzerindeki insanlara kredi çıkmıyormuş. Kredi borcu varsa yeni bir kredi çıkmıyormuş. Gelir testinin altında kalıyorsa kredi çıkmıyor. Peki, ne yapacak bu insanlar? Nereye gidecek bu insanlar? Bir deprem gelmiş bu insanların evleri yıkılmış. Sonuç itibariyle bunlara bir çözüm bulmak gerekiyor. İşte sosyal devlet burada devreye giriyor. Biz hükümetin bu konuda acil bir şekilde uygun krediyi depremzedelere vermesini ve bir an önce de bu insanların evlerine kavuşmalarını istiyoruz. Arada kaybedilen süreçte ne oldu? Maliyetler arttı! Demir fiyatları arttı, beton fiyatları arttı… Bunu bir sene önce çözmüş olsalardı daha düşük maliyetlerle konut sahibi olacaklardı ama şu an maliyetler iki katına çıktı. Daha da zor bir duruma düştüler. Ankara’ya geldiler bizi ve genel başkanımızı ziyaret ettiler. Aynı zamanda hem iktidarı diğer partileri de ziyaret ettiler bu siyaset üstü bir mesele artık bu işi çok fazla şu şunu dedi, bu bunu dediye getirmeden bir an önce depremzedenin ihtiyacının tespit edilip o kredinin onlara tahsis edilmesi gerek. Uzun vadeli, 2 yıl ödemesiz geniş bir kredi… Kira öder gibi bir krediye ihtiyaçları var bunun da çözülmesi gerekiyor" dedi. 

"BUNU NE SOYER NE ORAN KABUL EDEMEZ!’’
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Çeşme’de gerçekleştirmek istediği turizm projesine İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ve Çeşme Belediye Başkanı Ekrem Oran’ın olumlu, CHP İzmir Milletvekilleri ve CHP İzmir’in olumsuz yaklaştığı tartışmaları hakkında soruya yanıt veren Arslan, Soyer’in proje için "Başından beri olumlu yaklaştık" sözlerini de değerlendirdi. 

Arslan şöyle konuştu: Hayır. Hayır... Soyer’in orada söylediği şu, Yani biz direkt reddetmedik, baştan olumlu yaklaştık hikâyesi bu. Manzara ortaya çıktıktan sonra bunu ne Tunç Soyer ne Ekrem Oran ne de CHP İzmir vekilleri kabul edemez. Zaten o bilirkişi raporunu herkesin dikkatlice okumasını tavsiye ederim ben okudum o raporu. Tek tek madde madde daha önce bu konuyla ilgili bir de bilgilendirme toplantısı olmuştu Ankara’da ben ona katılmıştım. Çok böyle sürdürülebilir bir proje değil. Artık dünyada turizm doğasıyla, çevresiyle, su kaynağıyla, deniziyle birlikte sürdürülebilir bir model halinde tüketmeden yaşayarak oradaki yerel bir takım canlıları yok etmeden denizi kirletmeden su kaynaklarını heba etmeden, vahşi bir betonlaşmaya işi sürüklemeden yapılıyor. Bizim gördüğümüz kadarıyla burada planlama bir noktada aslında o Mersin Körfezi noktasında yoğunlaşmış. Oraların tamamı kamusal alan. Kamusal alanları parsel haline dönüştüreceksiniz. Birileri ihale yoluyla oraları alıp otel yapacak. Bu saatten sonra vatandaş o sahilden, körfezden nasıl faydalanacak? Bana ait olan bugün elim kolunu sallaya gittiğim plaja nasıl gideceğim ben, vatandaş nasıl ulaşacak? Ki Çeşme’de daha önce planlanmış 11 tane turizm bölgesi var. Bunların üçünde yapılaşma belli bir noktaya gelmiş sekizinde daha hala herhangi bir yapılaşma yok. Yani daha önce yapılmış planlamalara uygun devam edelim… Öncelikle bir; Su kaynakları bu konuda yetersiz. Suyu ters ozmos yöntemiyle elde edeceğiz diyorlar. Ya siz orada ters ozmosla su elde ettiğiniz zaman ortaya çıkacak olan tuz dağıdır. Tuzu ne yapacaksınız sorusunun cevabı ‘işte bilmem kaç kilometre ileride derin deşarj yapacağız.’ Oradaki canlı yaşamını tehdit etmez mi bu? Eder! Çeşme’nin nüfusu 50 bin deyin. Oraya 100 bin dediler sonradan revize ettiler 55, 60 bin kişi istihdam edilecek dediler. Çeşme nüfusundan daha fazla istihdamın olacağı bir hikâyeden bahsediyoruz. Ulaşım altyapısı buna müsait mi? Değil. Kentin altyapısı buna müsait mi? Değil. Kentin yeterli su kaynağı var mı? Yok. Siz bir anda kenti 300-400 bin nüfuslu bir kente dönüştürmeye çalışıyorsunuz bu çok doğru bir şey değil, biz buranın bir rant projesi olduğunu görüyoruz kamuya ait bir alanın birilerine rant olarak devşirileceğini görüyoruz ve bunu da doğru görmüyoruz. Kamuya ait alanlar kamunundur orada arkeolojik sit alanları var, hassas korunacak alanlar var, sit dereceleri ile oynuyorlar bunlar doğru değil. Devasa proje diye gelince Adalet ve Kalkınma Partisi biz biraz ürküyoruz. Çünkü sabıkalı, çevre konusunda sabıkalı bir iktidarla karşı karşıyayız. Biz Kaz Dağları’nda yaptıkları tahribatları gördük bunların. Karadeniz’de yaptıkları tahribatları gördük. Onlara şahit olmuş bir parti olarak, bir kişi olarak bu proje bana güven veren bir proje değil. Yarımada’da çok özel bir bölge, hassas korunması gereken bir bölge, o bölgenin vahşi bir şekilde planlanmasına ben sonuna kadar karşıyım. Bu konuda da parti olarak belediye başkanlarımız olarak aynı noktadayız, aynı pencereden bakıyoruz. Zaten hep şunu söylüyorum AKP iktidarı gidicidir CHP iktidarında da böyle bir proje olmayacak. Olmayacak böyle bir proje. Çeşme’yi tüketerek bir turizm yaratma anlayışını çok vahşi buluyorum. Projenin karşısındayım. 

İZMİR’DE MİLLETİN SESİ MİTİNGİ OLACAK MI?
Cumhuriyet Halk Partisi tarafından daha önce Mersin’de gerçekleştirilen Milletin Sesi Mitingleri’ne Ramazan Bayramı’ndan sonra devam edileceği açıklanırken Arslan ufukta bir İzmir mitingi olup olmadığını açıkladı. 
Arslan, ‘Daha bu planlar netleşmedi ama İzmir bizim için çok önemli bir kent. İzmir bizim yıllardır iktidar olduğumuz bir kent İzmir genel başkanımızı sever. Her geldiğinde büyük bir heyecanla sayın genel başkanımızı karşılamıştır İzmir. Böyle bir miting planlanırsa ki planlanacaktır çok da görkemli olacağını düşünüyorum’’ dedi. 

İZMİR’İN EN BÜYÜK PROBLEMİ NE?
‘İzmir’in en büyük problemi ne’ sorusuna çarpıcı bir yanıt veren Arslan bu konuda kentin gündeminden düşmeyen ‘iktidar İzmir’e şaşı bakıyor’ tartışmasına da değindi. 

Arslan şöyle konuştu: Yılardır İzmir’de biz şunu gördük İzmir’in en büyük problemi iktidarın İzmir’e şaşı bakmasıdır! İzmir’in vermiş olduğu katkının İzmir’e gerektiği kadar dönemediği kanaatindeyim ben. Halkapınar-Otogar Metrosu’nu hala yapılmayışı hala hayata geçmeyişi iktidarın İzmir’e bakışını gösterir. Hâlbuki onu zamanında bakanlık değil de İzmir yapsın denmiş olsaydı İzmir Büyükşehir Belediyesi onu yapardı. Şimdiye kadar yapılanları da zaten İzmir Büyükşehir Belediyesi yaptı. Metroyu İzmir Büyükşehir Belediyesi yapıyor, Buca Metrosu ihalesi yapıldı. İzmir’in öz kaynakları ile yapılacak bunlar. Tamamen İzmirlinin parası ile yapılacak işler bunlar ama daha önce baktığımız zaman yani şu an İstanbul ve Ankara CHP’li belediyeler geçtiğimiz için belki o projelere destek olmuyorlardır ama daha önceki metro projelerinin birçoğunu Ulaştırma Bakanlığı yaptı İstanbul’da da Ankara’da da ama İzmir kendi öz kaynakları ile yaptı. İzmir’in en büyük sorunu Ankara’da İzmir’e bakanların şaşı bakışıdır.  Biz o bakışı düzeltirsek İzmir zaten kendi potansiyeli yüksek bir kent, kendi sorunlarını çok kolay çözebilecek bir kent. Diğer Anadolu kentleri gibi değil. Anadolu kentlerini bir bütçesi vardır, bir de genel bütçeden oraya bir kaynak gider yani verdiğinden fazlasını alır ama İzmir verdiğinden daha azını almıştır ona rağmen kendi öz kaynakları ile sorunlarını çözebilen bir kent dediğim gibi en büyük sorunu Ankara’nın İzmir’e şaşı bakışıdır o düzeldiğinde İzmir’in birçok problemi daha rahat çözülür... 

"O METRO BUCA’YA GELECEK!"
İzmir tarihinin en büyük yatırımı olan Buca Metrosu ve İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin ihale için verdiği kararın İzmir 4. İdare Mahkemesi tarafından iptal edilmesi konusunda konuşan Arslan yargı süreci nedeniyle gecikse de projenin tamamlanacağını vurguladı. 

Arslan şu ifadeleri kullandı: Orada bir iptal yok mahkemenin almış olduğu ihale devam ediyor iptal yok. Bir, iki aylık bir duraksama olacak. Hangi işle ilgili ihale yaparsanız yapın biri gidip onun iptali yönünde yanlış olduğu yönünde mahkeme açabilir sonuç itibariyle bir ihale sonuçlanmıştır ve temel atıldı bununla ilgili tören yapıldı. Katılımcılardan biri itiraz etti mahkeme de bir karar verdi. Bununla ilgili de verilen karar bir iptal kararı değil ama herkesin şu ayrımı çok iyi görmesi lazım… Yapılan ihale uluslararası bir mevzuata göre yapılmıştır yani bizim mevzuatımıza göre yapılmış bir ihale değil. Kamu İhale Kurumu’na tabi bir ihale değildir. Tamamen uluslararası mevzuata göre yapılmış bir ihaledir ve bu konu ile ilgili de Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası da bu konuda hatta bir bilirkişi atayarak bu iki şirket arasındaki fiyat farkının ya da hangisinin daha yapabilir olduğu yönünde bir bilirkişi raporu var orada. Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası da ikinci şirketin teklifinin bu iş için uygun olduğuna karar veriyor. En düşük teklifi verenle ilgili sorun, 70’den fazla pozda herhangi bir fiyat yok. Yapılacak işin imalatın, işçiliğin hangi değerle yapılacağına yönelik herhangi bir şey yok. O teklifler konduğunda bakılır ve onların da teklifini miktarı yükselir. Şimdi Büyükşehir Belediyesi de bu konuda bürokratlarıyla oturup bir değerlendirme yapmak zorunda herkes şunu söylüyor; En düşük teklifi veren şirket bu konuda çok tecrübeli bir şirket. Kimse bu şirket tecrübesizdir demedi ki… İşte dünyada büyük ölçekte iş yapmış… Kimse büyük ölçekte iş yapmadığını söylemedi ki… Sorun burada vermiş olduğu parasal teklifle bu işi yapabilecekleri noktasında bir pürüz var. Şimdi 70 küsur tane pozda herhangi bir maliyet yazmazsanız peki yarın nasıl karşılayacaksınız onu? İşçilik maliyeti olabilir herhangi bir şeyin maliyeti olabilir nasıl karşılayacak değeri olmayan bir şeyi? Büyükşehir bir şartname hazırladığında bir muhammen bedel belirlediğinde o işlerin tamamının parasal bir karşılığı var. Baktığınız zaman bu kadar kalemin ücretlendirmesinin yapılmaması bir sorun değil midir? Buradaki sorun bu. Sonuç itibariyle herkese şunu tavsiyede ederim. Belediyemiz Danıştay’a temyize gitti. Danıştay bu konuda kararını verir. Danıştay derse ya bu ihale tamamen iptal edilsin derse tamamen iptal olur, hayır iptal edilmesin devam etsin en düşük teklif veren uygundur derse ona gider. Bu konuda Büyükşehir Belediye başkanımız çok şeffaf davrandı. Süreçten tamamen kamuoyunu bilgilendirerek bir iş yaptı ve bu ihalenin neden bu firmaya verildiği konusunda hem kamuoyu hem meclis bilgilendirildi tek tek, kalem kalem bu konuda anlatıldı izah edildi bu iş. Kapalı kapılar arkasında yapılan bir şey yok dediğim gibi yargı süreci bir karar verecektir birkaç ay gecikecektir bu iş ama ondan sonra da o metro Buca’ya gelecek. 

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu haber henüz yorumlanmamış...

Benzer Haberler
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Gerçek İzmir