GERÇEKİZMİR - Balçova’da 3 dönem CHP’den belediye başkanlığı yapan ve insana yaptığı yatırımlarla önemli projelerin altına imza atan Mehmet Ali Çalkaya, koronavirüs süreciyle ilgili önemli açıklamalarda bulundu.
SALGININ VURUCU OLMASININ NEDENİ…
Geçmişte de salgınlar olduğunu ancak daha çok az gelişmiş ülkeleri etkilediğini ifade eden Çalkaya, koronavirüs salgınıyla ilgili “Bu salgının vurucu olmasının nedeni belki de Dünya’nın tamamını etkilemesi” dedi.
Çalkaya, “Dünyanın yarısındaki az gelişmiş ülkelerdeki insanlar yıllarca bu acılarla yaşarken, ticaretin döndüğü öteki yarıda hissedilmesi salgının şiddetini artırdı. İmkanları iyi olan, sağlık hizmetlerine ve gıdaya rahat ulaşabilen hatta fazlaca tüketen insanlar zor durumdaki insanların acılarını anlama fırsatı buldu. Umarım dünyanın gelişmiş ülkeleri bu vesile ile kaynakların eşit dağılımı için bir akıl oluştururlar” ifadelerini kullandı.
MÜCADELEDE BAŞARIDA İKİ FAKTÖR VAR
Hükümetin pandemiyle mücadelesini değerlendiren Çalkaya şunları söyledi;
Genel anlamda mücadeleyi iyi buluyorum. Bazı kritik kararların alınmasında hatalar oldu. Yurt dışından ve Umreden gelen vatandaşlara karantinanın zamanında uygulanmaması, 10 Nisan’nda acemice alınan sokağa çıkma yasağı gibi olumsuzluklar var. Bunlara rağmen resmi rakamları göz önüne aldığımız da Türkiye olarak bu mücadelede başarılıyız. Ancak bunu sadece hükümet başarısı olarak almak bana çok gerçekçi gelmiyor. Bu başarıda iki faktör daha var. Birincisi vatandaşlarımızın büyük bölümünün Hükümet tarafından alınan kararlara uyması. ABD’de sokağa çıkma yasağına karşı sokaklarda miting yapıyor. Bizim ülkemizde vatandaşlarımız bilinçli bir şekilde hareket ediyor.
Bir diğeri ise iktidarın yıllarca yok saydığı Cumhuriyet’in ülkemize kazandırdığı avantajlar. Yıllardır iktidar kanadında Mustafa Kemal Atatürk ve Cumhuriyet Devrimlerinin yaptıklarını yok saymak veya küçümsemek gibi bir bakış açısı hakim. Bu salgında bunun yanlış bir politika olduğu da ortaya çıkmış oldu. Şöyle ki bugün uluslararası medya kuruluşları çağrılıp İstanbul’da Cerrahpaşa ve Çapa Tıp Fakültelerini gezdirip başarı hikayesi anlatıyorlar. Bu hastaneler Cumhuriyet’ten önce var olan Atatürk Cumhuriyeti’nin de sahip çıktığı kurumlardır. Bugün insanlarımızın bir maskeye ulaşamamasının nedeni aslında Sümerbank gibi kurumlarımızın satılmış olmasındandır.
Bilim Kurulu Üyelerimiz var örneğin. Şu anda mücadelenin fikri altyapısını hazırlıyorlar. Bu kurulun üyeleri Türkiye Cumhuriyeti’nin Çağdaş Türk Hekimleridir. Birçoğunun babası veya annesi belki de Köy Enstitüleri’nde eğitim görmüş insanlardır. Aslında AKP iktidarı bundan önce de 15 Temmuz darbesinde de aynı hatayı yapmıştı. O zaman iktidarın general seviyesine ulaştırdığı hainler darbe girişiminde bulunurken, Ergenekon ve Balyoz kumpaslarıyla hapise atılan Şerefli Türk Subayları darbeye karşı canlarını siper etmişti.
Bu salgını elbette atlatacağız ama önemli olan iktidarın kutuplaştırıcı dilinden vazgeçmesi ve Cumhuriyet değerleri ile barışmasıdır. Milyonlarca insanın oylarıyla seçtiği Belediye Başkanlarına terörist diyerek bunu yapamazsınız. Bu halk bunun hesabını sandıkta sorar”
ENGELLEMELERE RAĞMEN YEREL YÖNETİMLER BAŞARILI SÜREÇ GÖTÜRÜYOR
Pandemiyle mücadele yerel yönetimin önemine ve başarılı çalışmalara imza attığına dikkat çeken Çalkaya, “ Yerel Yönetimleri çok başarılı buluyorum. Başkanlık Sistemi bu ülkeye getirildiği zaman insanlara hantal devlet yapısından kurtulacağız demişlerdi. Ancak bunun böyle olmadığı bir kez daha görüldü. Merkezi hükümet bir konu hakkında karar almayı düşündüğü zaman belediyeler bunu çoktan hayata geçirmiş oldu. Başta İzmir’de, Ankara’da, İstanbul’da diğer şehirlerde belediye başkanları halkın içinde olan, halka karşı sorumluluğu olan insanlardır. Kimin aç kimin tok olduğunu belediye başkanı bilir. Şu anda Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin tamamı vatandaşlara erzak kolisi dağıtıyor. Evlerine sıcak aş götürüyor.Sosyal ve psikolojik açıdan vatandaşlara yalnız olmadıklarını hissettiriyorlar. Bu yüzden Belediyelerin yardım hesaplarına bloke koymak vatandaşın aşına bloke koymaktır. Şu anda belediyelerin dağıttığı maskeler olmasa insanlar maske takamayacaklar. Ve tüm bunları kısıtlı bütçeleri ile yapıyorlar. Söylediğim gibi özellikle hükümetin engellemelerine rağmen belediyeler çok başarılı bir süreç yönetiyor. Ben görev yaptığım 15 yıl boyunca büyük büyük binalar yapmak yerine insana yatırım yapmanın doğru olduğunu savundum. Ve tüm çalışmaları bu çerçevede yaptım. Meclis üyelerimiz ile birlikte hazırladığımız politikalarla kadına, çocuğa, engelliye ve yaşlıya ulaştık. Eğitim, sağlık ve güvenlik alanlarında inanılmaz hizmetler yaptık. Şu anda başta Büyükşehir Belediye Başkanlarımız olmak üzere en küçük Belde Belediye Başkanımıza kadar hepsinin vatandaşa hizmet etmek için gecesini gündüzüne kattığını biliyorum. Hepsini kutluyor başarılar diliyorum” dedi.
SALGININ EN ZOR YANI SONRASI
“Bu salgının en zor yanı aslında sonrası” diyen Çalkaya, şöyle devam etti;
“Gelişmiş dünya ülkeleri hazırladıkları ekonomik paketler ile hem sanayicisini hemküçük esnafını hem de işsiz vatandaşını koruma altına aldı. Ancak biz de durum ne yazık ki böyle olmadı. 80 milyon resmi nüfusu olan, 10 milyon mülteciye ev sahipliği yapan ülkemizde salgın sonrası çok zor günler yaşayacağız. Özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeler, küçük esnaf çok zor durumda. Normal zamanlarda bile kirasını, vergisini zor ödeyen esnafın 1 aydır işletmesi kapalı. Yanında asgari ücretle evini geçindiren işçi sahipsiz. 80 milyon nüfusta 10 milyon vatandaşa 1000 TL vererek bu krizi atlatamazsınız. İşin en kötü tarafı ise bundan önce har vurulup harman savurulan kaynakların bundan sonra da böyle kullanılacağının göstergeleri. Salgın döneminde yapılan Kanal İstanbul İhalesi, Ülkemizde hiç boş alan yokmuş gibi Milli Servet olan Atatürk Havaalanı’nın pistlerinin parçalanarak sahra hastanesi yapılması ne yazık ki bunun habercileri.
Aslında yapılması gerekenler çok basit. Çağdaş eğitime, bilime, sağlığa ve nitelikle tarıma yatırım yapılması gerekiyor. Özellikle ulusal nitelikli tarımın geliştirilmesi bütün dünya devletlerin öncelikle yapacağı yatırım olacaktır. Ülkemizde de bu konunun öncelikle ele alınması, KoronavirüsSalgını’nda olduğu gibi oluşturulacak objektif bir Tarım Bilim Kurulu ile yapılacakların belirlenmesi gerekiyor. Ekilebilir tarım alanlarının rant projelerine kurban edilmesi yanlışlığından bir an önce dönülmesi, tarımda küçük üreticiye teşvik paketlerinin verilmesi, destekleme alımı yapılan ürünlerde ilk üreticilerin korunması gerekiyor. Ekilebilir ürünlerin başka devletlerden alınmasının önüne geçilmesi ve Tarımsal Kooperatiflerin kurulması var olanların ise desteklenmesi de hayata geçirilmeli.
Cengiz Kanat 27 Nisan 2020 Pazartesi 14:28
|
İbrahim Bayburt 27 Nisan 2020 Pazartesi 12:31
|
Fedakar Yalın 27 Nisan 2020 Pazartesi 11:42
|