İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek'e "Başsavcılık görevinin ve maaşının yanında başka bir gelir elde ettiniz mi başka yoldan?" sorusunu soran ve süre tanıyan Özgür Özel, "zaman doldu" diyerek iddiasını açıkladı.
Tutuklu cumhurbaşkanı adayı ve seçilmiş İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun 23 Mart'ta tutuklanmasının ardından başlayan 'Millet İradesine Sahip Çıkıyor' mitinglerinin 66'ıncısı İstanbul Ümraniye'de düzenleniyor.
Yurttaşlar alanda toplanırken, CHP lideri Özgür Özel'in kritik açıklamalar yapması bekleniyor.
Özel, partisinin grup toplantısında İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek'e "Başsavcılık görevinin ve maaşının yanında başka bir gelir elde ettiniz mi başka yoldan?" sorusunu yöneltip soruya yanıt vermesi için süre vermişti.
Özel, cevap gelmediği takdirde bu akşamı işaret ederek tüm belgeleri basınla paylaşacağını belirtmişti.
Özel şunları söylemişti:
"Hakimler Savcılar Kanunu'nun 2802 48. maddesinin son fıkrası şöyle. Hakim ve savcılar kanunlarda belirlenenden başka resmi ve özel hiçbir görev alamazlar, kazanç getirici faaliyette bulunamazlar. Kanun böyleyken İstanbul Cumhuriyet Başsavcısına soruyorum. Başsavcılık görevinin ve maaşının yanında başka bir gelir elde ettiniz mi resmi yoldan? Ekrem Başkanı yolsuzlukla, rüşvetle itibarsızlaştırmaya çalışan kişiye İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı'na soruyorum.
Yarın akşama kadar bu sözlü soruma yanıt bekliyorum. Cevap gelmediği takdirde yarın akşamki mitingimizde bu sözlü sorunun yanıtını verdikten sonra tüm basın yayın organlarına gerekli belgeleri yolluyorum. Sözlü sorumun süresi yarın akşam bitiyor."
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel'in konuşmalarından satır başları şu şekilde:
O eski kale siyaseti bitti. Artık hiçbir yer kimsenin kalesi değildir. Ümraniye olsa olsa milletin kalesidir. Gözün alabildiğine kalabalık burada. Sığmayanlar, meydana giremeyenler burada. Ayıptır söylemesi salon adamı Tayyip Bey, meydanlardan kopan Tayyip Bey şurayı bulsa miting yapar. Bu meydana giremeyip, arkadan dinlemeye çalışanları bulsa meydanda miting yapar. Ama geliyor mu yanınıza, soruyor mu hatırınızı? Pazara gidebiliyor mu? Esnafa gezebiliyor mu? Fiyatlara bakabiliyor mu? Hal hatır sorabiliyor mu? Salonlara mahkum, bitti ve tükendi artık. Bitti o devir. Bir devir kapanıyor, bir devir açılıyor. Artık bakan evlatlarının devri bitiyor, vatan evlatlarının devri başlayacak. Bu milletin bütün evlatlarının devri başlayacak.”
“ÜMRANİYE’DE DESTAN YAZDI, ŞİMDİ SİYASİ ESİR”
“Ümraniye ilk yerel seçimini 1989’da yaptı. O Şinasi Öktem Başkan’la Ümraniye’yi kazandık. Ancak sonrasında bugüne kadar Ümraniye’de bir daha muvaffak olamadık. Yüzde 15 aldığımız da oldu, yüzde 17 aldığımız da. Bu seçimlerde benim bir kardeşimi, sizin bir evladınızı, önceki dönem milletvekilimizi, Genel Başkan Yardımcımızı, Aykut Erdoğdu kardeşimizi aday yaptık, size emanet ettik ve o tarihteki en yüksek oyu alarak, sadece yüzde 2 farkla kaybederek Ümraniye’de sizinle birlikte büyük bir destan yazdı. Ama şimdi bizi Silivri’de 12 metrekarelik hücresinden izliyor. Buradan selam olsun Aykut Başkan’a. Bugün Aykut Başkan’dan bir not geldi. Ümraniye’ye kısa bir not, kendi el yazısıyla. ‘Kim okuyacak?’ dedik, dedim ki ‘Benden başkasına yakışmaz. Ben okurum Aykut’un notunu Ümraniye’ye.’ Diyor ki Aykut, ‘Benim güzel Ümraniyem. İnsan mahpusta en çok sevdiklerini özlermiş. Ben de en çok eşimi, oğlumu, bir de güzel Ümraniyemi özlüyorum. Şimdi Silivri'de bir hücrede tecrit altındayım. Ümraniye’yi düşünüyor, Ümraniye’yi özlüyorum. Birlikte az zamanda büyük işler yaptık. Ama o kadar az zamanımız vardı ki kıl payı seçimi kaçırdık. ‘Sağlık olsun’ diyorum da o kadar hayalimiz vardı, bunlar gerçekleşmedi. Ona yanıyorum. Akla hayale gelmeyecek iftiralarla Ekrem Başkanımı, beni ve yol arkadaşlarımızı Silivri’de esir tutuyorlar. Bu esaret bence bir vatan hizmetidir. ‘Vatan sağ olsun’ diyor, aslanlar gibi direniyoruz. Elbette buradan çıkacağız. Elbette Ümraniye’nin sokaklarında kucaklaşacağız. Sakın üzülmeyin, sakın umudu kaybetmeyin. Merak etmeyin. Her şey çok güzel olacak. Gün gelecek herkes Ümraniye’yi kıskanacak. Sizleri çok seviyor, selam ve saygılarımı sunuyorum. Aykut Erdoğdu. Silivri 9 No’lu Cezaevi.’ Bugün Aykut, 155 gündür Silivri’de siyasi esir olarak tutuluyor. Meclis’te ‘yolsuzlukla mücadele’ denince ilk akla gelen ismi yolsuzlukla ilişkilendirip içeriye koyarak, güya partimizi itibarsızlaştırmak, Aykut üzerinden kolumuzu ve kanadımızı kırmak istiyorlar. Buradan hepsine sesleniyorum. Ne Aykut, ne Ekrem Başkan, ne 16 başkanımızdan biri bir santim eğilmediler. Baş eğmediler, baş eğmeyecekler. Biz kazanacağız, onlar kazanacak, Ümraniye kazanacak.”
“Bugün 19 Mart’tan sonra 67’nci bulaşmadayız. 67 kez ya Anadolu’da ya da çarşamba akşamı İstanbul’da bir meydanda oldum. Dediler ‘Kış gelir, soğuk olur. O günlerde bu meydanlar dolmaz. Yaz olur, güneş olur, tatil olur. Öğrenciler gider. Bu meydanlar dolmaz.’ Ama düşünmedikleri bir şey var. Buraya, bu meydana gelen, mitinge gelmiyor ki. Eğlenmeye gelmiyor ki. Direnmeye geliyor. Eyleme geliyor, eyleme. Bunun için bu direnci diri tutanlara, ayakta tutanlara, bu mücadeleyi verenlere, bu meydanlara sığmayanlara selam olsun. Hepinize helal olsun. Sığmayanlara selam olsun, Ümraniye’ye helal olsun. Değerli Ümraniyeliler, iktidara giden yol sizin rızanızı almaktan geçer. Siz kim yönetsin derseniz, o yönetir. Seçilen gelir, seçilmeyen gider. Demokrasi bunu gerektirir. Ancak artık seçimle gelip, seçimle gitmek istemeyenler var. Geldikleri demokrasi treninden 31 Mart’taki mağlubiyetten sonra artık inmek isteyenler var. Kadın kollarına, gençlik kollarına, ana kademesine güvenmeyen, yargı kolları kuran, yargıçlar eliyle siyasete müdahale edenler var. Buradan açıkça söylüyorum. Ümraniye’nin rızasını almadan, onların ne dediğine bakmadan, CHP’li de olsa AK Partili de olsa, DEM’li de olsa MHP’li de olsa, İYİ Partili de olsa Zafer Partili de olsa bu Ümraniye sandığına sahip çıkar. Seçme hakkına sahip çıkar, seçtiklerine sahip çıkar. Ancak sandıktan umut kesenler, başta ondan sordum, gelip de hatırınızı sormuyorlar. Sokağa çıkmıyorlar. Artık yapacaklarını anlatmak yerine korkuyu büyüterek iktidarda kalmaya çalışıyorlar. Ama bu böyle olmaz. Olmayacağını görecekler. Yaptıklarının da yapmadıklarının da hesabını bu millete verecekler.”
“ERDOĞAN ‘ŞANLA ŞEREFLE’ DEDİ, EMEKLİYİ PERİŞAN ETTİ”
“Bakın meydanda emekli olanlar bir el kaldırsın. Türkiye’de de durum bu. Bugün Türkiye’de meydanlar emeklilerle dolu. Bugün bu emekliler, sadece 16 bin 800 lira maaş alıyorlar, en düşük emekli maaşı. Bu iktidar geldiğinde en düşük emekli maaşı 8 çeyrek altın alıyordu. Bugün en düşük emekli maaşı 1,5 çeyrek altın alıyor. Yani Erdoğan geldi. ‘Şanla, şerefle’ diyor ya 23 yıl durdu. Emekli 8 çeyrek altın alıyordu. Düşünün bugün olsa 88 bin lira. En az 80 bin lira emekli maaşı alacak emekliyi 16 bin 800 liraya kadar perişan etti. Emekli kira ödese aç kalıyor, karnını doyursa sokakta kalıyor. Böyle bir insafsızlıkla, böyle bir vicdansızlıkla karşı karşıyayız. Asgari ücrette durum farklı değil. 7 çeyrek altın alan asgari ücret, 2 çeyrek altına düşmüş durumda. Halen daha geçen sene olduğu gibi enflasyonun altında bir zamla asgari ücretliyi ezmeyi, böyle yapınca bütün ücretler ona göre kademeleniyor; hepinizin emeğini çalmayı, emeğini sömürmeyi kafaya takmış durumdalar. Şimdi yüzde 20’lik bir zamdan bahsediyorlar. Asgari ücreti biz geçen sene ‘30 bin lira yapın’ dedik, 22 bin lira yaptılar. Bu sene bile 27 bin lirada bırakmayı, bir sene boyunca bir daha zam vermemeyi hesaplıyorlar. Oysa seçimden önce Ümraniye’ye gelip ‘Asgari ücrete yılda dört kere zam yapmak lazım. Enflasyonun yüksek olduğu dönemlerde üç ayda bir ayarlama yapacağız’ diyen bu iktidardı. Oyu isterken yüzünüze baktılar, yüzlerini size döndüler. Ama şimdi arkalarını, sırtlarını döndüler. Emekliye, asgari ücretliye, emekçiye sırtını dönen bu iktidara sandıkta gücünüzü gösterecek misiniz? İşte bu meydanlar elbette adaletsizliğe, elbette seçtiklerinin hapse atılmasına isyan edenlerle dolu. Ama sadece adaletsizliğe değil; işsizliğe itiraz, güvencesizliğe itiraz, yoksulluğa itiraz, emeğin sömürüsüne itiraz da bu meydanda. Onun için büyüyoruz, güçleniyoruz, hep birlikte mücadele ediyoruz.”
“BU MİLLETİN TEPKİSİNİ HESABA KATMADI”
“Değerli Ümraniyeliler, 19 Mart darbesinin üzerinden tam 230 gün geçti. Yani AK Parti’nin siyasette havlu atmasının, ‘Ben bu yarıştan çekiliyorum’ demesinin üstünden 230 gün geçti. Güya yenilmez biri vardı, 23 senedir sürekli kazanıyordu. ‘Siyasette ben yenilmem’ diyordu. 31 Mart seçimine kadar kurduğu partisi hep birinci partiydi. Kendisi de girdiği her seçimin kazananıydı, bununla övünüyordu. Ama hesaba katmadığı bir şey vardı. Bu milletin tepkisini hesaba katmadı. İlerleyen yaşına rağmen geçmişte kendinden yaşlı siyasetçilere en ağır şeyleri söyleyen, Erbakan hocaya ‘Yaş 70, iş bitmiş’ diyen Erdoğan, bugün ölüm yıldönümü olan rahmetli Ecevit’e ‘Ölünce mi bırakacaksın be adam?’ diye haksızlık yapan Erdoğan bugün onların yaşında. Millet hizmet bekliyor. Millet verdiği oyun karşılığını, alın terinin karşılığını, yıllarca verdiği emeğin karşılığını bekliyor. Sadece kendine yakın çevrelere sahip çıkan, onların vergi borçlarını affeden, zenginin dostu olan, garibana dönüp bakmayan Erdoğan sizi hesap edemedi. Genç kadrolarımızla, onca kadın adayımızla, dinamik ekibimizle birlikte Erdoğan’ı ve kurduğu partisini 31 Mart’ta yendik. Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye’nin birinci partisi oldu.”
“ENİNDE SONUNDA EKREM İMAMOĞLU’NU CUMHURBAŞKANI YAPACAĞIZ”
“Tayyip Erdoğan artık yenilmişti. Tayyip Erdoğan’ı yenen biri vardı. Ama artık Türkiye’nin yeni bir yenilmezi vardı. Önce kendi ilçesinde bir kez, ardından 2019’da iki kez, ardından bu seçimlerde bir daha; dört sefer Erdoğan’ı yenen ve asla yenilmeyen Ekrem İmamoğlu vardı. 19 Mart günü Ekrem İmamoğlu’nu gireceği ön seçime dört gün kala, dört gün gözaltında tuttan, sonra tam ön seçim günü hapse atan iktidar şunu hesap edemedi: O gün, 23 Nisan günü 15,5 milyon kişi, biri elinde iki bastonuyla iki büklüm, 90 yaşında; biri evladının koluna girmiş; 104 yaşında; biri karnındaki üç aylık hamile olduğu bebeğiyle o bebeğinin geleceği için adayını seçmeye ve belirlemeye gitmişti. İşte 23 Mart’ta 15,5 milyon kişinin aday gösterdiği, sizin üç kez üst üste İstanbul’a seçtiğiniz Ekrem Başkanımız bundan sonra ne yaparlarsa yapsınlar, her türlü haksızlığa karşı mücadelesini sürdürüyor. Eninde sonunda onu Cumhurbaşkanı yapacağız. ‘Cumhurbaşkanı İmamoğlu.’”
“KENDİ CASUSLARINA BİZE İFTİRA ATTIRIYORLAR”
“19 Mart günü iftiralarına başlamışlardı ama hiçbir şeyi ispat edemediler. ‘560 milyarlık yolsuzluk’ büyük yalanının altında ezildiler. Bir kör kuruşu ispat edemediler. Geçtiğimiz günlerde ilk iddianame çıktı. Bir gecede çöp oldu. Şimdi 704 yıl ceza istedikleri itirafçı, iftiracı, suç örgütü lideri aramızda geziyor; tutuksuz geziyor. Dört yılla yargılanan belediye başkanlarımız o günden bugüne içeride duruyorlar. Şu anda hakkında 704 yıl ceza istenen iftiracı dışarıda, dört yıl cezasını alsa yattığı süre yetecek olanlar içeride tutuluyorlar. Buradan açıkça söylüyorum. ‘Hırsız’ dediniz, inandıramadınız. ‘Yolsuz’ dediniz, inandıramadınız. ‘Terör’ dediniz, inandıramadınız. Şimdi ‘casus’ diyorsunuz. Ama bu milleti kandıramayacaksınız, bu milleti aldatamayacaksınız. Biri gelmiş, ‘Annemle fotoğraf’ demiş. Odaya girmiş, fotoğraf çektirmiş. Efendim, bu kişi casusmuş. Ekrem İmamoğlu’ndan veri almış, satmış. Adam casusluğunu itiraf ediyor. Ama bakıyorsun ki AK Parti’nin referansıyla Emniyet’e sunum yapan bu. İngiltere’de Lordlar Kamarası’na AK Partili bakanlarla, milletvekilleriyle birlikte giden bu. Ekrem Başkan içeriye konduktan üç ay sonra devletten siber güvenlik ihalelerini alan bu kişi ve arkadaşının şirketi. Kendi casuslarına bize iftira attırıp, Trabzon’un namuslu, milliyetçi, vatansever evladını kirletmeye çalışanlara yazıklar olsun.”
“BU NEYİN KİNİ? AİLEYLE UĞRAŞMAK HAYSİYETSİZLİKTİR”
“Değerli Ümraniyeliler, o hale düştüler ki bugün sabah Devlet Mezarlığı’nın çıkışında anlattım. Babalara saldırıyorlar, evlatlara saldırıyorlar. Anneleri evladıyla tehdit edip, Türkiye’nin dört bir yanındaki cezaevlerine dağıtıyorlar. Başsavcı ‘İddianame ekimde çıkacak’ dedi ama beceremediği için, attırdıkları iftiraları birbirine bağlayamadıkları için bugün tutuyor Ekrem Başkan’ın evladını ve 80 yaşında babasını Vatan Emniyet’e çağırıyor. Hiç değilse savcılıkta soruşturma yürüyor. Orada dahi ifadelerine başvuracak nezaketi göstermiyorlar. Ekrem Başkan’ın babasının şirketi, 75 yıllık aile şirketi. Bu şirketin bütün mal varlığına el koydular. Şirkete çöktüler, bütün banka hesaplarına girdiler. Bugün öğrendim Hasan Amcanın ifadesini okuyunca, gözlerim doldu. Emekli maaşını bile bloke etmişler. Tedbir koymuşlar. Bir yerde bir yolsuzluktan bir suç varsa, o suçtan elde edilen paraya el koyarsın. Ya 86 yaşında adamın yıllarca ödediği primle, hak ettiği emekli maaşına çökecek kadar, ekmek alamayacak, alışveriş yapamayacak duruma getirmeye çalışmana, bu neyin kini? Sen bu kini nerede büyüttün? Sana bu kini kim emanet etti? Ekrem Başkan’la uğraşıyorsun yetmedi, 86 yaşındaki Hasan Amcayla uğraşmaya utanmıyor musun? Gücün ona mı yetiyor? Gücün ona mı yetiyor? Söylemiyorlar, daha geçen gün öğrendim. Öğrendim, deliye döndüm. Yurt dışında Ekrem Başkan’a bir ödül verdiler. Ve ödülü bir belediye başkanı, Berlin Belediye Başkanı Ekrem Başkan’ın eşine vermek istemiş. Yurt dışına çıkacak, pasaportta sorun var. Neymiş? Bir sordum, bir öğrendim ki yeşil pasaportunu, büyükşehir belediye başkanlarına, ailesine yeşil pasaport veriyor devlet. Bu kanunu bu iktidar çıkardı. Pasaport deyince, yeşil pasaport veriyor. Ekrem Başkan’ın ailesinin pasaportlarını iptal etmişler. Vicdansızlar, insafsızlar. Ekrem Başkan ceza mı aldı? Belediye başkanlığı mı düştü? Daha iftira var, iddianame bile yok. Olsa ne yazar? Yargılama yok. Olsa ne yazar? Karar yok. Olsa ne yazar? İstinaf yok. Olsa ne yazar? Yargıtay’da kesinleşme yok. Yargıtay’da kesinleşecek ki, bunu yapacaksın. Daha bunu iddia ederken eşin, evladın pasaportunu iptal etmek, aileyle uğraşmak ve bunu yargı kararı olmadan yapmak haysiyetsizliktir, haysiyetsizliktir.”
“ERDOĞAN, GÖRÜYOR MUSUN ÜMRANİYE’Yİ?”
“Şimdi birazdan kimin nelere tenezzül ettiğine geleceğim. Kimin nelere tenezzül ettiğine. Ama Erdoğan’a söylüyorum. Diyordun ya ‘Bir aya kalmaz insan içine çıkamayacaklar.’ Görüyor musun içinde olduğum insanları, görüyor musun Ümraniye’yi? Görüyor musun? Diyorsun ki ‘Ailelerinin bile gözüne bakamayacaklar.’ Bak ben Ümraniye’deki ailemin gözüne bakıyorum. Aha da senin gözüne bakıyorum Erdoğan, senin gözüne. Senin gözüne bakıyorum. Sen belediye başkanlığı yaptın. Rüşvetle, irtikapla, ihaleye fesatla yargılandın. Bir gün senin evinin kapısına gelen, eşinin yanından seni almaya kalkan oldu mu? Bir gün emniyette tutuldun mu? Bir gün tutuklanıp cezaevine konuldun mu ta cezan kesilene kadar? Cezan kesinleşti. Telefonla çağrıldın Pınarhisar‘a. Yanında yatacak adam ayarlandı. Gittin orada şiir kasedi çıkardın. 30 bin ziyaretçi geldi diye övündün. Sana yapılmayanları şimdi yapıyorsun. Dünün mazlumuydun, bugünün zalimi oldun. Zulmün kurusun. Sana yazıklar olsun. Sana yazıklar olsun. Gözünün içine baka baka söylüyorum. Sanıyor ki ‘Ben söyleyeceğim, olacak. Ben diyeceğim, olacak.’ Ya şu Ümraniye’de il başkanım söyledi, Ekrem Başkan’ın resmi olan bu akşamki afişlerimizi astırmamaya kalkıyorlar. Toplamaya kalkıyorlar. Resminden korkuyorlar. Sesinden korkuyorlar. Şu kadarını söyleyeyim, o resme efelik yapmakla kahraman olunmaz. Aileye kötülük yapmakla kahraman olunmaz. Bu millete hizmet etmekle, gönlüne girmekle, gerekirse karşında bir santim eğilmemekle kahraman olunur. Bizim kahramanlarımız, namuslarıyla orada yatıyorlar. Bundan sonra etrafındakine talimat verdiğine, bizimle uğraşan itine köpeğine sahip çık. Bu kadar söylüyorum. Yeter, yeter. Bundan sonra da hak etmediğimi duyarsam, hak ettiğini duyacaksın. Bundan sonra bizimle uğraşma, çok daha beterlerini duyacaksın. Çıkmış bugün, ‘hararet, şanzıman, dingil’ diyor. Ya ben onu bunu anlamam. Bu meydanlardaki insanlar ‘hak’ diyor, ‘hukuk’ diyor, ‘adalet’ diyor.”
“MİLLET SİZİ EMEKLİ EDECEK”
“Bir de şu koalisyon ortakları arasında çatlak mevzusu var. Üç günde bir birbirlerine sitem edecekler, hareket çekecekler, manalı şeyler söyleyecekler, memleket bunları konuşacak. Düşün kardeşim memleketin yakasından. Emeklinin sorunu konuşulacak, asgari ücret konuşulacak, işsizlik konuşulacak, enflasyon konuşulacak, hayat pahalılığı konuşulacak. Sandık gelecek, millet sizi el ele emekli edecek. El ele, göz göze, gönül gönüle gidin emekli olun artık. Yettiniz, yetti bu millete ettikleriniz. Şimdi sözlü soru sormuştum. Ümraniye’ye kadar süre vermiştim. Duydunuz mu? Sözlü sorunun süresi doldu. Ama bir beş dakika daha veriyorum. O sırada halen bir açıklama olmazsa. Ne konuda? Diyor ki Hakimler Savcılar Kanunu, ‘Savcılar resmi ya da özel başka hiçbir görev alamazlar, gelir getirici faaliyette bulunamazlar.’ Sordum, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı’na: ‘Resmi ya da özel savcılık dışında bir görev aldın mı, bir yerden gelir elde ettin mi?’ Bir panik, bir panik. Dışarı ne kadar itirafçı yaptıysa, ne kadar toksik adam varsa hepsinin avukatlarına ‘Bir şey mi söylediniz, ne söylediniz?’ Benim bildiğim bir şey var. Onu soruyorum. Onun bildiği çok şey var, hangisi diye arıyor. Son beş dakika süre veriyorum. Son beş dakika, beş. Twitter hesabı da açtırmışsın, oradan beş dakika içinde ya itiraf et ya belgesi geliyor. Ama bu arada değerli Ümraniyeliler, burada evladınız Aykut Erdoğdu, oy verdiğiniz, başkan seçtiğiniz Ekrem İmamoğlu, her biri birbirinden değerli 16 belediye başkanımız, sağlık sorunlarıyla Mehmet Murat Çalık ve Antalya Büyükşehir Belediye Başkanımız Muhittin Böcek. Onlar kendi hücrelerinden burayı izliyorlar. İstanbul’un dört bir yanından onları selamladık, bir selamı da buradan telefonlarınızın ışıklarıyla yiğitlerimize, aslanlarımıza gönderelim mi? Haram yemeyen, bir lokma haram yemeyen, hiç cana kıymayan, can yakmayan ama canlara dokunan, yüreklere dokunan belediye başkanlarımıza gelsin. En arkadan da bekliyorum, en arkadan. Bu Ümraniye’nin bu güzelliğini, bütün Türkiye görsün. Gelsin yiğidime, aslanıma gelsin. Ümraniye’nin korosuna yürekten bir alkış. Benim yerime kendinizi alkışlayın. Değerli arkadaşlar, normalde ben arkadan izleyenlere kızıyorum ama meydana sığılmadı diye de kızılmaz ki kimseye. Helal olsun hepinize.”
“BELGELERİ BÜTÜN BASINA YOLLUYORUM”
“Sözlü sorunun sonuna geldik. Sorumuzun cevabını verelim, sonra son kısma geçelim. Şimdi Başsavcılık oldukça iyi maaş alınan bir yer. Bugün bu meydanda 16 bin 800 lira maaş alanlar var dünya kadar. Bir göreyim elleri. 168 bin lira, 10 emekli maaşı kadar maaş alınıyor. Ama bir bakıyorsunuz 2 Ekim 2024’te bu göreve atanıyor, ardından 29 Kasım 2024’te Eti Maden Şirketi’nin Lüksemburg'daki Eti Maden Anonim Şirketi’ne Akın Gürlek Yönetim Kurulu Üyesi olarak atanıyor. Kendi beyanına göre dil bilmez. Yabancı dil bildiğinin belgesi yok. Şirketin kararları Fransızca yazılıyor. Ne Fransızca biliyor, ne yeterli İngilizce biliyor. Kendisi dışındaki tüm yönetim kurulu üyeleri tam işe uygun, liyakatlı atanmış isimler. Tek başına bu burada. Şimdi bütün basına yolluyorum. 29 Temmuz 2025 tarihinde buradaki diğer yönetim kurulu üyelerinin isimleri belli. Ardından 29 Kasım 2024’te atanıyor, dokuz ay boyunca Ekrem Başkan’ı tutukladığı günün de içinde olduğu dokuz ay boyunca buralardan maaşları alıyor. Ne zaman ki Özgür Özel 2 Ağustos günü çıkıp da dedim ya, ‘Hollanda, Lüksemburg taraflarında neler olduğunu biliyorum.’ Apar topar 6 Ağustos 2025 günü Yönetim Kurulu Üyeliğinden ayrılıyor. Soruyorum, soruyorum HSK’ya, soruyorum Adalet Bakanı’na, soruyorum Sayın Cumhurbaşkanına. Bir başsavcı başka görev alamaz derken, Eti Maden’in Lüksemburg'daki şirketinden buna maaş bağlandığını biliyor musunuz? Bilmiyor musunuz? Biliyorsanız nasıl görevde tutuyorsunuz? Bilmiyorsanız şimdi bundan sonra ne yapacaksınız? Buradan Akın Gürlek’e sesleniyorum. Türkiye’den olsa yakalayacağım, ben görmeden Lüksemburg’dan yüklü, Euro bazında bilmediğin dilde kararlar alan bir şirket üzerinden gelir elde ettin. Yarın sabah istifanı verecek misin, vermeyecek misin? İşi bir de şuradan okuyun: 168 bin lira maaşla, Boğaz’da yalıyla, lüks makam araçlarıyla, dünya kadar harcamayla yok, bunlarla bu iş yapılmaz. Bana verilen bu görev, Ekrem İmamoğlu‘nu tasfiye, diplomasını iptal, CHP’ye ve belediye başkanlarına haysiyet suikastı bu maaşa yapılmaz mı diyorsun?’ Ey Erdoğan sen de ‘Bu çocuk bu kadar ağır işi, bu kadar haksızlığı bu maaşa yapmaz. Eti Maden’den Euro bazında maaş bağlayalım’ mı diyorsun? Böyleyse bu haysiyet cellatlığının karşılığı bu devletin şirketinden dışarıda gizli ikinci maaşsa ikinize de yazıklar olsun. Yollayın basına, görsün evrakları, yapsınlar açıklamasını. Jimmy Jip bunu çek. Ümraniye bu birinci soru önergesi ve cevabı sana nasip oldu, sana emanet olsun.”
“BUNLARI TEMİZLERSE MİLLET SANDIKTA TEMİZLER”
“Biz tepkimizde haklıyız. Bütün anketlerde yüzde 80’i milletin casusluğa inanmıyor. Birisi ‘hırsız’ diyor, biri ‘yolsuz’ diyor, biri hızını alamayıp ‘casus’ diyor. Biri Beyaz Toroslar paylaşır. Biri aileyle, eşle, çocukla uğraşır. Biri tutuklulara avukat yollar, iftira için bir takım hesaplar ulaştırır. Biri tehditle insanları iftiracı yapmaya uğraşır. Buradan Erdoğan’a değil, millete sesleniyorum: Bunları temizlersen sen temizlersin, sandıkta temizlersin. Buradan Erdoğan’a samimiyetle sesleniyorum: Millet takdir etti, 23 yıl bu ülkeyi yönetti. Aynı millet bu sefer böyle takdir etti. Bu görevleri yapmış birisi olarak tarihi geçmek varken bir darbeyle, bir cuntayla tarihe geçmeyi tercih ediyorsun. Biz bu vakitten sonra durmayız, teslim olmayız, sinmeyiz, vazgeçmeyiz. Biz korkuyu evde bıraktık, evde unuttuk. Partinin Genel Başkanı olarak söylüyorum: Andolsun ki bir santim eğilmem, bir adım geri atmam, bir kelime eksik konuşmam. Bilirim ki ben bir kelime eksik konuşursam, sen bu milleti susturursun. Ben bir adım geri atarsam, sen bu ülkeyi yüzyıl geriye götüreceksin. Ben bir santim eğilirsem, sen bu millete diz çöktüreceksin. Bir santim eğilmeyeceğiz, bir santim.”
“ECEVİT’İN HUZURUNA İKTİDAR NAMZETİ OLARAK GİTTİK”
Allah gani gani rahmet eylesin, 19 yıl önce bugün Bülent Ecevit‘i, partimizin Genel Başkanı’nı, Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı’nı yitirdik. Ona etmedikleri söz, hakaret kalmamıştı. Ama o esas 1970’te Karaoğlan olduğunda partimizi ikisi genel, ikisi yerel dört seçimde de birinci parti yaptı. Cumhuriyet Halk Partisi’ni iktidar yaptı. Seçildikten sonra kabri başında söz verdim: ‘Sayın Başbakan, Sayın Genel Başkanım buraya yerel seçimlerde partimizi birinci parti yaparak geleceğim.’ Söz verdim: ‘Buraya iktidar partisi olarak geleceğim.’ Bugün Karaoğlan’ın huzurunda, Kıbrıs Fatihi’nin huzurunda, ‘Ne ezen, ne ezilen; hakça bir düzen’ diyen Bülent Ecevit’in huzuruna Türkiye’nin birinci partisi, son yerel seçimlerin birinci partisi, geleceğin iktidar namzeti olarak gittik. Şimdi size soruyorum: Bu yolu hep beraber yürüyecek miyiz? Durmak var mı, yılmak var mı? Teslim olmak var mı? O zaman yoksulluğu bitirmek için, işsizlikten kurtulmak için, hayat pahalılığını bitirmek için, gençlerin ümitlerini yeniden yeşertmek için, yasaksız Türkiye ve vizesiz Avrupa için, Türkiye’yi ayağa kaldırmak, 100 yıl öncesi gibi yeniden kurtarmak ve yeniden bu ülkeyi mutlu, zengin, huzurlu insanların ülkesi yapmak için birlikte yürümeye var mısınız? O zaman yürüyelim arkadaşlar.”