MENÜ
İzmir 22°
Gerçek İzmir
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Yücel’den adaylık ve ‘Soyer iddiası’ mesajları, eleştirilere yanıt ve 20 ayın raporu!
Röportaj
19 Eylül 2019 Perşembe 08:37

Yücel’den adaylık ve ‘Soyer iddiası’ mesajları, eleştirilere yanıt ve 20 ayın raporu!

CHP İzmir İl Başkanı Deniz Yücel, ‘olağan kongre süreci’ öncesi Gerçekizmir’e konuştu. Yücel il danışma kurulunda ‘adaylık ilanı’ olarak yorumlanan sözlerinden, hakkındaki eleştirilere, ‘uzlaşı aday’ meselesinden, 'Tunç Soyer’in kendisinin devam etmesine sıcak bakmadığı' iddiasına kadar bir çok konuda sorulara yanıt verdi. Yücel, geride kalan 20 aylık görev süresinin de 'Z' raporunu çıkardı.

Gizem TABAN/GERÇEKİZMİR - Cumhuriyet Halk Partisi'nde (CHP) ‘olağan kongre’ takviminin startının verilmesine sayılı günler kala İzmir İl Başkanı Deniz Yücel Gerçekizmir’e konuştu.

Yücel, ‘olağan kongre takvimi’ gündemli röportajda, il danışma kurulunda ‘adaylık ilanı’ olarak yorumlanan sözlerinden, ‘uzlaşı aday’ meselesine, Tunç Soyer’in kendisinin devam etmesine sıcak bakmadığına yönelik parti içindeki iddialardan, hakkındaki eleştirilere kadar bir çok konuda sorulara yanıt verdi.

İl danışma kurulu toplantısında ‘Buradayım ve yapacak çok işimiz var’ diye bir açıklamanız oldu. Bu bir adaylık ilanı mıydı? Böyle yorumlandı açıkçası… Yaklaşan bir kongre süreci var. Koltuğa yeniden talip misiniz?

Daha takvim açıklanmadı ve takvim açıklanmadan bunu konuşmak bence doğru değil. Daha çok erken… İl danışma kurulunda söylediğimiz sözler nasıl algılandı, nasıl bir etki yarattı bilmiyorum ama onun özeti şudur; Biz partimizin emrindeyiz. Partimize, kentimize, ülkemize katkı koymak için çalışan bir neferiz. Neticede 20 ay gibi bir süredir görev yapıyoruz. Bu görevlerin hepsi gelip geçici, bu makamların hepsi gelip geçici… Benim anlayışıma göre; siyaset de, görevler de mevki makam için, koltuk için yapılan görevler değil. Dolayısıyla şu anda böyle bir gündemim yok. Böyle bir gündemim olması da doğru değil. Çünkü daha takvim açıklanmadı, ülkede bir sürü sorun var, ekonomik kriz var, bir demokrasi sorunu var. Yasaya göre, meclis içinden seçim yapılması gerekirken, kesinleşmiş hiçbir karar olmadan seçilen belediye başkanlarının görevden alındığının ve yerlerine kayyım atandığını görüyoruz. Bu, herhangi bir siyasi partinin sorunu değil, bugün bir partiye yapılır öbür gün başka bir siyasi partiye yapılır ama neticede bundan zarar gören demokrasidir, tüm ülkedir. Birçok sorun varken şuanda ‘Bir dönem daha görev yapalım, kongreler ne olacak, delege seçimleri ne olacak’ diye konuşmak bence doğru değil.

Adaylık kararınızı neler şekillendirecek?

Ben 1999’da CHP’ye üye oldum, 2014’te belediye meclis üyesi oldum. Meclis üyesi olmak ya da böyle bir görev almak gibi bir düşüncem yoktu, siyaseten, büyüklerimizden ve partililerimizden böyle bir talep geldi. Dolayısıyla öyle bir süreç başladı. Büyükşehir Belediye Meclisi CHP Grup Sözcüsü oldum, yine ben bir talepte bulunmadım, böyle bir düşüncem yoktu. İl başkanlığı süreci hiç beklemediğim bir süreçti. Böyle bir talep ve beklenti ile önümüze böyle bir yol çıktı. Dolayısıyla bu tip görevlere talip olmak, ‘ben belediye başkanı  olacağım, il başkanı olacağım, milletvekili olacağım’ gibi bir bakış açısıyla yapılan siyaset pek fayda getirmiyor. Benim böyle bir bakış açım yok. Takvim açıklanır, ilçe kongreleri yapılır, eğer ondan sonra böyle bir talep böyle bir beklenti olursa zaten kendiliğinden gelişir.

Genel Merkezin kongre sürecine yönelik özellikle Büyükşehirlerde ‘uzlaşı adayı’ mesajı var. Siz genel merkezin uzlaşı adayı olabilir misiniz? Sizce İzmir’de tek adaylı kongre yaşanabilir mi?

Uzlaşı adayı ya da tek aday formülü bir temennidir, beklentidir. Neticede partinin bir tüzüğü, hukuku var. Dolayısıyla aday olmak isteyen arkadaşlarımız aday olabilirler. İki adaylı üç adaylı bir yarış da olabilir. Ama Cumhuriyet Halk Partisi ve özellikle sol partiler, Sosyal Demokrat Halkçı Parti’de bunu yaşamıştır, parti içi çekişmeden ve mücadeleden çok çekmiştir. Bu tek aday ya da uzlaşı adayı düşüncesi parti içi demokrasiyle çelişen bir durum değildir. Parti içi demokrasi CHP’nin tüzüğüne göre zaten işler, bunun aksini kimse iddia etmiyor, bunu engellemek de mümkün değildir. Ama şu dönem CHP’nin iktidara en yakın olduğu dönemlerden biridir. Dolayısıyla parti içi çekişme eğer büyüdüğü takdirde parti içi kavga, parti içi mücadele CHP’nin iktidar yolundaki yürüyüşüne, mücadelesine zarar vermemelidir. Genel merkezin düşüncesi bu çerçevede… Yoksa aday olmak isteyen arkadaşlar, yeterli desteği gören ya da kendini yeterli gören arkadaşlar, illerde de ilçelerde de aday olabilirler.

20 aydır il başkanlığı görevini yürütüyorsunuz. Bu sürece yönelik bir rapor çıkardığınızda parti örgütüne neleri kattığınızı, parti içinde neleri değiştirdiğinizi düşünüyorsunuz?

Göreve geldiğim günden beri herkesi kucaklamaya özen gösterdim, yöneticilerime de, ilçe başkanlarıma da bunu aşıladım. Neticede biz kendi partilimizi kucaklayamazsak, kendi partilimizi kazanamazsak CHP’ye oy vermeyen kitleyi kazanmamız ya da kucaklamamız mümkün olmaz. O yüzden biz önce kendi partililerimizi kucaklamak durumundayız, buna özen gösterdik, dikkat ettik. Partiye ve partinin başarısına zarar verecek herhangi bir eyleme izin vermedik, eğer böyle bir eylem varsa bu konuda tavır almayı ve müdahale etmeyi kendimize görev bildik. Basın ve sosyal medya üzerinden partinin iç meselelerinin konuşulmasına ve tartışılmasına tavır koyduk. Çünkü CHP’nin kendi iç meseleleri yine CHP’nin kendi içerisinde, aile içerisinde konuşulacak konulardır. Neresidir o aile içi; kongrelerdir, danışma kurullarıdır, ilçelerdir, ildir. Bu konuların parti içinde konuşulması gerektiğini ifade ettik. Çünkü siyasette talepler ve beklentiler farklı olabiliyor, birçok arkadaşın siyasi, kariyer hedefi olabiliyor. Bunların hepsi olabilir, insani şeylerdir ama partinin başarısı ve parti içi mücadelenin bunların hepsinin önünde olması gerekiyor. Çeşitli dönemlerde parti içi meseleleri basın sosyal medya üzerinden konuşma, tartışma, tartışmaya açma gibi durumlar yaşandı. Bu partinin başarısına zarar veren bir yaklaşım… Bu konuda hep tavır aldık, tavır koyduk. Zaman zaman bu nedenle eleştirildik ama bence bu CHP’nin başarısını engelleyen önemli etkenlerden bir tanesi. Biz, kendi partilimizi, partili yöneticimizi, belediye başkanımızı, milletvekilimizi, genel başkanımızı, genel başkan yardımcımızı basın ve sosyal medya üzerinden eleştirirsek dışarıya ‘kavgalı ev’ görüntüsü veririz. Halk arasında bir tabir vardır; ‘Kavgalı eve kız vermezler.’ Dolayısıyla parti içi çekişme, kavga, mücadele, bunun dışarıya yansımaması, partinin kendi iç dinamiklerinde yaşanması gerekiyor. Sorun olan bir durum varsa müdahale edilmesi gerektiğini yaptığım ilk ilçe başkanları toplantısında ilçe başkanlarıma söyledim, yöneticilerimize söyledim, bu konuda kendilerine talimat verdim. Çünkü ben bir yerde sorun gördüğümde ona müdahale ederim. Bizim, sorun gördüğümüz bir şeye müdahale etmememiz görevimizi ihmal ettiğimiz anlamına gelir. Siyasi kaygılar ve beklentilerle bazı şeylere seyirci kalmak yine partinin başarısına zarar verir, buna dikkat ettik. Genel merkezimiz ve ilçe örgütlerimiz arasında köprü olmaya çalıştık, iyi bir iletişim ve ilişki kurmaya çalıştık. Çünkü ilçe örgütlerinin görevi ayrı, genel merkezin görevi ayrı, bizim görevimiz ayrı. Biz tabanla ve yukarıdaki yönetimle uyumlu bir şekilde çalışmazsak bu da başarısızlığı beraberinde getirir. Buna da çok dikkat ettiğimi ifade etmek isterim. Partinin politikaları, kararları, çizgisi dışına çıkılmamasına özen gösterdiğimi belirtmek isterim. Başta söylediğim gibi kucaklayıcı ve toparlayıcı olmaya özen gösterdim. Bir yönetici de olması gereken en önemli özelliklerden biridir; toparlamak, yön vermek, yanlış bir şey varsa doğruyu bulmak, doğru yolu göstermek… Bu konuda hassasiyet gösterdik ve ben bunun doğru olduğunu düşünüyorum, hala da buna dikkat ediyorum.

Keşke’niz var mı geride kalan 20 ayda?
Keşke dediğim bir şey olmadı. ‘Şunu yanlış yaptık, ya da keşke şöyle olsaydı’ dediğim bir durum olmadı. Benim şöyle bir yapım var; ölçerim, biçerim, tartarım ve kararımı veririm. Ondan sonra dönüp arkama bakmam. Kararlı bir yapım var. O yüzden ‘keşke’ dediğim bir şey olmadı. Hatalarımız olmuş mudur? Olmuştur. Hatasız insan olmaz, hatasız yönetici olmaz, olduğunu iddia eden de kendine yalan söyler. Hatalarımız olmuştur ama önemli olan bu hataları görüp bunlardan ders çıkarmak ve aynı hataları tekrar yapmamaktır. Ama bu ‘keşke şöyle olsaydı, böyle olsaydı’ demek değildir. Hata yapılabilir, herkes hata yapar. Bazen hata yaparak öğrenirsiniz, önemli olan geri dönüşü olmayan, telafisi olmayan bir hata yapmamaktır. Ben de öyle bir hata yapmadığımı düşünüyorum.

31 Mart yerel seçimlerinde İzmir sonuçları özelinde kendinizi partinizi başarılı buluyor musunuz?
Yerel seçim elbette başarılı… CHP İzmir’de de Türkiye genelinde de başarılı. Ama bizim kazanamadığımız ilçeler var. Bunları kazanabilir miydik? Bunun da neden böyle olduğunu araştırıyoruz, inceliyoruz. O ilçelerde partinin ve örgütün dinamiklerini harekete geçirecek çalışmaları şuanda hazırlıyoruz. Zaten seçimlerden kısa bir süre sonra yönetimimle birlikte 30 ilçemizi ziyaret ettim. Daha danışma kurulu takvimimiz açıklanmamıştı ama mesela Bergama’daki ziyaretimiz bir danışma kuruluna dönüştü ve 4 buçuk saat orada toplantı yaptık, çok da verimli olduğunu düşünüyorum. Bayındır’daki ziyaret 2 buçuk saatlik bir toplantıya dönüştü, Aliağa aynı şekilde. Bu ilçeler kazanılabilir miydi? Elbette kazanılabilirdi ama bir de somut gerçekler var, 24 Haziran seçimlerinde, 2014’te alınan sonuçlar var. Bunlara baktığımızda açıkçası beni en çok üzen Bergama oldu. Çünkü Bergama’da adayımız uzlaşıyla belirlendi, en doğru adaydı, öyle düşündük. Anket sonuçları gayet iyiydi, hem il başkanlığı olarak yaptırdığımız ankette, hem genel merkezimizin ayrıca yaptırdığı ankette bunu gördük. Bizim Bergama’da seçimi kazanmamız gerekiyordu.

Parti kamuoyunda ve basında hakkınızda öne çıkan birkaç eleştiri var; Mesela bunlardan biri adaylık sürecini kötü yönettiğinize yönelik… Bazı isimler için taraf olduğunuz iddia edildi?
Aday belirleme süreci bir kere çok şeffaf bir şekilde yürütüldü. İl başkanlığının aday belirleme yetkisi yoktur, aday belirleme yetkisi genel merkezindir. Ben burada belediye başkan aday adaylarının hemen hemen tamamıyla bizzat görüştüm. Büyükşehir ve kendi ilçeleriyle ilgili ilçe başkanlarımızın, il yönetim kurulu üyelerimizin, il disiplin kurulu üyelerimizin önerilerini aldım, milletvekillerimizin önerilerini aldım. Bunları raporladım,  genel başkanımızla, örgütten sorumlu genel başkan yardımcımızla ve yerel yönetimlerden sorumlu genel başkan yardımcımızla paylaştım. ‘Aday belirleme sürecini doğru yönetemedi’ diye eleştiren arkadaşlar somut bir şey söylüyorlar mı? Söyleyebiliyorlar mı? Söylerlerse herhalde buna o zaman cevap verebilirim. Ben bu süreci olması gerektiği gibi yönettiğimize ve yönettiğime inanıyorum. Ön seçim beklentileri vardı ancak il başkanlığının il yönetim kurulunda karar alıp ‘burada ön seçim yapıyoruz’ demesi yok hükmünde bir karardır, eğer bunu beklediyse arkadaşlar. Çünkü ön seçim olacaksa ona da genel merkez karar verir, meclis üyeliklerinde ön seçim olacaksa ona da genel merkez karar verir. Bir de İzmir’in de dahil olduğu yanılmıyorsam 16 il ile ilgili bir genelge yayınlandı. Meclis üyeliklerinin belirlenmesinde il, ilçe, belediye başkan adayı, milletvekilleri ve MYK’nın mutabakat sağlaması ve nihai olarak da MYK’nın yetkili olduğu konusunda bir genelgeydi. Dolayısıyla bizim burada meclis üyelerini belirleme gibi bir yetkimiz de söz konusu değil. Önerilerimiz olmuştur ama belediye başkan adayımız, ilçe başkanımız ile birlikte mutabakatla bir liste götürdülerse o listeye dokunulmamıştır. Mutabakat olmadıysa orada bir takım değişiklikler olmuştur ama bu konuda da MYK yetkiliydi. Dolayısıyla aday belirleme süreci böyle bir süreçti ve olması gerektiği gibi yürütüldü.

Basında ve parti kamuoyunda bir başka eleştirildiğiniz konu da kent ve ülke gündemine yönelik gerekli yeterli refleksi gösterememeniz?
Ben saha çalışmalarına bizzat katıldım ancak bunun reklamını yapan bir il başkanı da değilim. Ama kritik konularda, partinin bir eylem ya da tavır koyması konusunda ben açıkçası genel merkezle istişare ediyorum. Çünkü bu seçim bazı arkadaşların düşündüğü gibi ya da geçmişte kullanılan yöntemlerle kazanılan bir seçim değildi. İzmir için de aynı şey geçerlidir, İstanbul için de ve Türkiye genelinde CHP’nin başarısında da bu yatar. Bazı konularda sessiz kalmak ve süreci izlemek daha doğru olabilir, bazı konularda alana insanları yığıp da bir miting yapmak ya da tepki koymak doğru olmayabilir. Seçimi etkileyecek çeşitli faktörlerle, dinamiklerle iletişim kurarak süreci yönetmek bazen daha doğrudur, ki biz bu seçimde bunu yaşadık. Özellikle 31 Mart sonrasındaki 23 Haziran İstanbul seçimleri bu şekilde kazanılmış bir seçimdir. Burada hem genel merkezin hem İstanbul İl Başkanlığı’nın yürüttüğü doğru strateji, reklamdan uzak, basın ve sosyal medyadan uzak, tamamen birebir, adam adama veya kanaat önderleriyle, STK’larla, çat kapı vatandaşla, halka kurulan birebir diyalog ve ilişkiyle kazanılmış bir seçimdir. Bunu Ekrem İmamoğlu da genel başkanımız da, İl Başkanımız Canan Kaftancıoğlu da yaptı. İstanbul Milletvekillerimiz, İzmir’den giden Milletvekillerimiz, belediye başkanlarımız da yaptı. Ama geçmişte yapıldığı gibi büyük mitingler yapılsaydı ya da her konuda insanları alanlara toplayıp, basın açıklamaları, kitlesel eylemler yapılsaydı, ki biz bunu Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde yaşadık, bunun bazen faydadan çok zararı dokunabiliyor. Neticede CHP, bu ülkeyi AKP’den daha iyi yöneteceği konusunda bir alternatif oldu, halka ve tüm seçmene umut oldu, umut verdi. Bunu yaparken de geçmişte kullanılan klasik yöntemlerin dışına çıkarak CHP her kesimden insanın oyunu aldı. O yüzden ben bu eleştirinin de çok doğru olduğunu düşünmüyorum.

Disiplin mekanizmasının çok çalışması yönünde de eleştiriler var. Eski il başkanları, eski belediye başkanları hakkında disiplin süreçleri yaşanıyor. Disiplin mekanizması adil çalışıyor mu?
Disiplin bu partinin ihtiyacıdır, partiyi korumak için koyulan kurallar bütünüdür. Disiplin mekanizması işlemezse bir CHP’yi koruyamayız, CHP’yi koruyamazsak Türkiye Cumhuriyeti’ni koruyamayız. Eski il başkanı ya da eski belediye başkanı dediniz. Bu isimlerin ya da ünvanların disiplin nezdinde parti hukuku anlamında bir ayrıcalığı söz konusu değil. Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletiyse ve biz Cumhuriyet rejimiyle yönetiliyorsak ayrıcalık ve ayrımcılığı başından beri zaten kabul etmeyiz. İsminde Cumhuriyet olan Halk olan bir partide böyle bir ayrımcılık beklenmesi doğru değil. Eğer disiplin kurallarına aykırı hareket ettiyse, ihlal ettiyse disiplin mekanizmasının uygulanması kadar doğal bir şey olamaz. Başta uyarırız ama eğer ısrar ederse ya da bir şikayet varsa bunu da sümen altı etmeyiz.

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ile aranızda uyum sorunu olduğu ve Sayın Soyer’in sizin il başkanlığına devam etmenize sıcak bakmadığı yönünde iddialar var. Tunç Bey ile bu yönde bir görüşmeniz oldu mu?
Biz Sayın Tunç Soyer ile sık sık görüşürüz. İzmir’in gündemi, belediyenin hizmetleri, partinin politikaları veya ilçeler ile ilgili görüşürüz ama kongre, delege hesabı ya da devam edip etmeme konusunda görüşmeyiz. Neticede Büyükşehir Belediye Başkanımız bizim için değerlidir, İzmir’e yeni bir enerji getirmiştir. Büyükşehir belediye başkanının, belediye başkanlarının görevi ayrıdır, il başkanının, ilçe başkanının, örgüt başkanlarının görevleri ayrıdır. Ben daha önce bir örnek vermiştim; il başkanı- büyükşehir belediye başkanı, ilçe başkanı- ilçe belediye başkanı bunlar düet yapan iki sanatçı gibi olmalı. Kendi görev alanlarında kendi görevlerini yaptıkları takdirde parti başarılı olur. Bizim bu konuda herhangi bir sorunumuz, problemimiz yok.  Bu konuyu da özel olarak başkanla görüşmedim. Bu konuda olumsuz, farklı bir takım algılar yaratılmaya çalışılıyor bunu görüyorum ama bizim öyle bir sorunumuz yok. Neticede büyükşehir belediye başkanımızın kongre takvimi açıklandığında farklı bir görüşü de olabilir, başka bir adayı da destekleyebilir. Ben bundan açıkçası kırılmam, küskünlük yapmam, neticede bu herkesin doğal hakkıdır. Ama böyle bir algı yaratılması pek doğru değil.

Genel merkeze sık sık gidiyorsunuz. Son dönemde kongre gündemine yönelik genel başkan ile bir görüşmeniz oldu mu?
Olmadı. Sayın genel başkanımızla bu süreci konuşmadım çünkü daha erken… Neticede takvim daha açıklanmamış, benim kongre, adaylık gibi bir gündemim yok. Olmasını da ayıp sayarım çünkü bizim bu kadar sorunumuz, işimiz var, CHP’yi iktidara taşımak için yapmamız gereken şeyler var, şuanda bunları konuşmayı ben ayıp sayarım.

Belediye başkanlarının kongrelere müdahale etmesi konusu partide hep tartışma konusu olan bir durum. Genel başkanın da, belediye başkanlarının kongrelere müdahale etmemesi hakkında bir mesajı oldu. Bu noktada il başkanı olarak süreci nasıl yürüteceksiniz, nasıl bir tavır izleyeceksiniz? Belediye başkanlarının kongre süreçlerine müdahil olmaları sizce doğru mu?
Ben İzmir’de CHP’nin il başkanıyım ve asli görevim partiyi korumaktır. Partiye zarar verecek bir davranışa ya da müdahaleye seyirci kalmam. Zaten genel başkanımızın bu konuda belediye başkanlarımıza açık bir talimatı var. Belediye başkanları siyaset yapmayacak mı? Elbette yapabilir, yapacak ama burada şuna bakmak lazım; belediye gücünü kullanarak müdahale edilmesi yanlış olandır. Belediye başkanlarımızın siyasetiyle değil, hizmetiyle anılması gerekiyor. Çünkü parti içi çekişmeye, parti içi mücadeleye sıkışan bir belediye başkanının o kentteki insanların tamamını kucaklamasını bekleyemeyiz. Burada doğru olan belediye başkanlarımızın kente hizmetleriyle, kente kazandırdıklarıyla anılmasıdır. Kongreler bir şekilde olur geçer gider, o süreci de yönetiriz.

Sizin kongre sürecine dair İzmir için temenniniz nedir?
Öncelikle CHP’ye yakışan şeffaf ve demokratik bir kongre süreci yaşanması için gereken her şeyi yapacağız. Zaten takvim açıklandığında ilçe başkanlarımız ile bir araya geleceğiz, toplantı yapacağız. İlçe başkanlarımızın bu süreci il başkanlığıyla eş güdüm halinde götürmesi gerekiyor, şeffaflık açısından… Benim öncelikli temennim bu. Bunu sağlayabilecek güçte olduğumuza inanıyorum.

Önceki il kongresinde dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu sizi en çok destekleyen isimdi. Son zamanlarda Aziz Bey ile bir görüşmeniz oldu mu, sürece dair görüş alışverişinde bulundunuz mu?
Hayır görüşmedim. Aziz Bey CHP’nin ve İzmir’in bir değeridir, benim için de değerlidir. Ancak bu konuları kendisiyle konuşmadım. Aziz Bey’in bazı açıklamaları var; ‘ben siyasete karışmayacağım, delege olmak bile istemiyorum’ gibi bir takım açıklamaları var, bunları basından okudum. İzmir’e yaptığı, kazandırdığı çok ciddi değerler var. Aziz Bey her zaman partiye katkı koyacak bir insan, aktif siyasetin içinde olsa da olmasa da… Ama herhangi bir görüşmem olmadı.

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Fahri
 21 Eylül 2019 Cumartesi 11:35
1999 da CHP ye uye oldum diyor.Uyeligini gostersinde inanalım.
Benzer Haberler
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Gerçek İzmir