Seray Akın ÜRKMEZ / GERÇEKİZMİR - Ünlü yönetmen Ezel Akay’ın son imzası, başrollerini Demet Akbağ ile Haluk Bilginer’in oynadığı '9 Kere Leyla' filmi uzun bekleyiş sürecinden sonra Netflix platformundan izleyicileriyle buluşuyor.
'Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü' ve 'Neredesin Firuze' gibi benzer 'trajikomediler'in yönetmenliğini yapan Ezel Akay, '9 Kere Leyla Filmi' ile daha da dinamik ve aynı zamanda yeni bir tarz filme imza atmış bulunmakta...
Filmin senaristleri İzmir’li üç genç yazar... Özlem Lale, M. Uğur Saatçi ve Adnan Yıldırım ile '9 Kere Leyla' filmi hakkında konuştuk. İlk sinema deneyimlerini büyük isimlerle yapan 3 senarist sorularımızı mütevazilikten ödün vermeden ve samimiyetle cevapladı.
Üçünüz de yazdığınız oyunlar, kitaplar ve yürüttüğünüz radyo programı ile kendi alanınızda ayrı ayrı başarılı yazarlarsınız, yani dramaturglarsınız. 9 Kere Leyla’nın yaratıcıları olarak okurlarımız için sizi daha yakından tanıyalım mı? Nasıl bir arada çalışmaya karar verdiniz?
ÖZLEM: Biz zaten bir aradaydık. Okul yıllarından beri hem bireysel hem de grup olarak projeler üretiyoruz… Bu süreçte Ezel Akay’la tanışmamız bizi daha hızlı çalışmaya itti. Ezel Bey bir hikayeden bahsetti ve biz kendisine bambaşka bir hikaye anlattık.
ADNAN: Senaryo aşaması altı ay kadar sürdü. Tabii birçok geri dönüşler, yeni fikirlerin eklenmesi sürecin uzamasını etkiledi. Çekim takvimine geldiğinde bizim için gerçekten çok öğretici bir süreci tamamlamıştık. Sırada set süreci vardı…
UĞUR: Ezel Akay’la çalışmanın her aşaması bize yeni bir şey öğretti. İlk sinema işimiz olmasından dolayı sinema dili konusunda çektiğimiz bütün zorluklar Ezel Bey’in yardımlarıyla aşıldı…
Ezel Akay gibi büyük bir isimle birlikte senaryo hazırlamak ve onunla çalışmak nasıl bir duygu? Senaryo aşamasında bize anlatabileceğiniz hoş bir anınız var mı?
ÖZLEM: Ezel Akay gibi bir isimle senaryo çalışmak birçok kaynaktan öğrenemeyeceğiniz tecrübeler kattı bize. Ezel Akay iyi bir yönetmen olmasının yanı sıra çok iyi de bir öğretmen.
ADNAN: Senaryonun son aşamasında bir gün otelde hep birlikte çalışırken acıktığımızı fark ettik o an en boşta Ezel Abi vardı. Gitti yemekleri içecekleri aldı geldi. İyi bir öğretmen olduğu kadar senaristlerini düşünen bir yönetmen…
UĞUR: Bir de Ezel Bey sabit durarak konuşamıyor. İlla olduğu yerde daireler çizmesi lazım. Bir seferinde ofisin içerisinde tam bir saat daire çizerek konuşmuşluğu var…
ADNAN: Bir de sette yaşanan küçücük bir kazanın medyaya “Ezel Akay Sette Ölümden Döndü” diye yazılması vardı… Küçücük bir yara bandıyla atlatılan minik bir sakarlık yüzünden ertesi gün de telefonları susmadı…
ÖZLEM: Sette döne döne konuştu bu sefer!
Aynı şekilde Türk Sinemasının büyük isimlerinden Haluk Bilginer ve Demet Akbağ ile de çalışma fırsatınız oldu. Bu konudaki duygularınız neler?
ÖZLEM: İki isim de kendini mesleklerinde defalarca, ispatlamış duayen isimler. Onların yanlarında olduğumuz her dakika bir şey öğrendik. İş disiplini ve tecrübeleri anlamında bize çok şeyler kattılar.
ADNAN: Yanı sıra mütevazılıklarına da değinmek gerekiyor. İlk sinema işimiz olmasına rağmen set sürecinde kurduğumuz diyaloglar hep yapıcı ve yararlı diyaloglardı. Bize her konuda ellerinden gelen her türlü yardımı yaptılar.
UĞUR: Yıllarca ekranda hayranlıkla izlediğimiz insanlarla yan yana çalışmak bizim için bulunmaz bir fırsattı. İyi değerlendirdiğimizi düşünüyorum.
Set aşamasında bizimle paylaşacağınız unutulmaz bir anınız var mı?
ÖZLEM: Ben Haluk Bey’in gevreğini yedim. Bir şey demedi. Jelibonlarından da gizli gizli alıyordum.
ADNAN: Haluk Bey, stüdyoda bir kez Freddie Mercury’yle tanışmasını anlattı. O kadar sakin ve basit bir tanışma gibi anlattı ki donup kaldık… Kulise gelip tebrik etmiş Freddie Mercury Haluk Bey’i.
UĞUR: Sonunda da sakin sakin “bu da böyle bir anımdır” dedi. Biz tanışsak ömür boyu bir tek bunu anlatırdık her halde…
Filminiz tam yayına girecekken salgın nedeni ile aylarca askıya alınmak zorunda kaldı. Bu sürece denk gelmesinin sizin açınızdan zorlukları neler oldu?
ÖZLEM: Biz süreci filmimizin vizyon tarihini askıya alarak sorunsuz bir şekilde atlattık. Ama maalesef ki sektör pandemiden dolayı çok zarar gördü. Birçok arkadaşımızın çalıştığı projeler ertelendi. Zor bir zaman geçti ve geçmeye devam ediyor…
ADNAN: Sektör birçok farklı alandaki çalışanlarıyla dev bir mekanizma aslında. İşlerin askıya alınması bu sektörden çoğu insanı olumsuz etkiledi…
UĞUR: Biz platform düzeyinde vizyona girerek sürecin ortaya koyduğu zararı en aza indirdik… Umarız sektördeki diğer çalışmalar da kendilerine dair zararı en aza indirirler…
Yazdığınız oyunlardaki mizacı, bu filmde de ortaya koyarak farklı dinamik bir senaryo ortaya çıkardığınızı düşünüyorum. Bize bu konudaki ortaya koymak istediğiniz bakış açısından biraz bahsedebilir misiniz, bu filmde değinmek istediğiniz nokta nedir?
ÖZLEM: Öncelikle erkekliğin bir hastalık olduğuna değinmek istedik. Bütün sorunların kaynağında “erkeklik” denen düşüncenin yattığını dile getirmeye çalıştık…
ADNAN: Filmimiz fragmanında da değinildiği gibi “erkeklere nazikçe dokunan” bir film…. Nazikçe dokunurken de elbette “bazı” erkekleri düşünmeye sevk edecek küçük faydalı yaralar açmış olmayı umuyoruz.
UĞUR: Zira açılmayan küçük yaralar, kadın sorunu bağlamında düşündüğümüzde daha sonrasında çok can yakıcı büyük yaralara dönüşebiliyor…
Kendi adıma konuşmalıyım ki, aylardır sabırsızlık ile filmin vizyona girmesini bekliyorum. Özellikle yaşadığımız süreç düşünülürse, filmin yayınlanma tarzını değiştirmeniz bizim için daha güvenli oldu diyebilirim. Filmi Netflix platformuna taşıma süreciniz nasıl oldu bu konudan bahsedebilir misiniz?
ÖZLEM: Pandemi süreciyle birlikte sinemaların kapanması filmimizin vizyon tarihinden öncesine geldi. Filmimiz vizyona girmemiş oldu. Bu anlamda yasaklar başlamadan önce vizyona girmemiz sıkıntılı olabilirdi. Netflix düzeyinde bir platformda vizyona girmek mutluluk verici bir şey. Ayrıca sinemaya alternatif bir vizyon alanı bulmak da büyük bir avantaj….
Film bu platform sayesinde uluslararası bir alanda vizyona girmiş olacak. Ve ulaşılabilirliği kolaylaşacak. Elbette sinemada büyük ekranda izlemek bambaşka bir keyif ama bu şekilde de yaşadığımız şartlar göze alınırsa bizler, yani seyirciler için oldukça keyifli bir sunum olacak. Bu konuda söylemek istediğiniz bir şeyler var mı?
ÖZLEM: Netflix’in en büyük avantajı da bu zaten. Hikayemizi bir çok kültürden bir çok insanın izlemesini sağlayacak. Ve alacağımız geri dönüşlerin çeşitliliğini de arttıracak bir şey bu.
ADNAN: Netflix bir anlamda dünyaya açılan bir mecra. Bu alandaki çeşitliliği iyi değerlendirebileceğimizi umuyoruz…
UĞUR: Onlarca projesini takip ettiğimiz bir platformda kendi işimizi görmek elbette çok da gurur verici bir şey diğer yandan…
Gelecek için bu tarz yeni projeler düşünüyor musunuz?
ÖZLEM: Bizde proje bitmez Seraycım… Gündelik konuşmalarımızdan bile projeye dönebilir bir anda bir şey.
ADNAN: Pandemi sürecini bir an evvel atlatıp elimizdeki yeni projeleri sunmak için çalışıyoruz…
UĞUR: Hiçbir senarist, çalışmıyoruz öyle oturuyoruz demez herhalde ama biz sahiden çalışıyoruz… Daha iyilerini yapmaya herkes gibi ihtiyacımız var…
Dalya 5 Temmuz 2021 Pazartesi 10:15
|
Meryem can 4 Aralık 2020 Cuma 17:07
|