Otomobil tutkunu musunuz? Klasik otomobiller ilgi alanınız mı? Ya da ben gibi müze ise gider görürümcü müsünüz hepsi kabulümüz bugünkü önerimde. Tüm Dünya elektrikli otomobile evrilirken bir sanat tarihçi olarak onların da dünü olmasın mı? Onların da geçmişi olmasın mı? Bu tasarımlar bu günlere nasıl gelmiş? Övgüyü hak etmiyor mu? Dedim ve uzun zamandır adını duysam da önceliğim bir türlü olamayan ama gittiğimde ben niye daha önce gelmemişim dediğim Key Museum hakkında birazcık yazmak istedim.
Otomobille karşı ilgim sadece artan fiyatları olan ben bile temelden otomobil tarihi eğitimi almış gibi hissettiğimi belirtmeliyim. Şu an çok bilgili ve ilgiliyim inanılır gibi değil. Şaka bir yana. Hadi! Bakalım nasıl başlamış öyküsü otomobilsiz gidilmesi biraz zor olan, bu uzak ama gidilesi müzenin;
Açılış hikayesi 2015 yılında başlayan Key Museum Türkiye’nin en kapsamlı otomobil ve motosiklet müzesi. 7000 m’ alana kurulan müzenin kuruluşu Murat ve Selim Özgörkey’in otomobil merakının tutkuya dönüşmesine dayanmakta.
Ana koleksiyonu 76 adet otomobil ve 40 adet motosikletten oluşmakta ve 1886 yılında üretilen ilk otomobilden bugüne kadar süreçte üretilen Mercedes, BMW, Porsche, Cadillac, Ford gibi otomobil dünyasının önemli markalarının ilk modellerinden günümüze süren hikayesini gözler önüne sermekte. 1885 yılında üretilen, içten yanmalı bir motora sahip dünyanın ilk motosiklet modeli Daimler Reitwagen dahil olmak üzere, farklı yıllara ait modelleriyle Harley Davidson, BMW, Ducati, Vespa, Indian, BSA, markalarda toplam 40 motosiklet yer almakta. Ana koleksiyon haricinde iki binden fazla farklı ölçeklerde model otomobil, 300’ün üzerinde otomobil maskotu (kaput amblemi), otomobil temalı eşarplar ve 1900’lü yılların başından 1960'lı yıllara kadar toplanan orijinal ekipmanlar ile oluşturulmuş bir Shell Benzin istasyonu yer almakta.
Beni en çok etkileyen yanı ise müzeyi dünyadaki örneklerinden ayıran önemli bir restorasyon tekniği kullanmış olması. “Nuts and Bolts Restoration” adı verilen yenileme yöntemi ile, bir otomobil en küçük vidasına ve somununa kadar sökülüp yenilenerek, fabrikadan çıktığı ilk günkü haline getiriliyor. En etkileyici kısmı ise sergilenen otomobil ve motosikletlerin hepsi çalışır durumda. Bence muhteşem. Sizce de öyle değil mi?
Benim rehberim arkadaşımın minik oğlu Toprak olduğu için müzeye girdiğim gibi koşarak gittiğim yer tabiki Batman seksiyonuydu. Bu bölümde 1966 yapımı “Batman the Movie” filminde kullanılan ilk motosikleti görmeniz de mümkün.
Ayrıca 1914 model Ford marka vegetable truck, bizim tabirimizle manav, 1935 model Twin Coach Helms Bakery Truck yani yurdumun fırını pastanesi gibi ilginç örnekler de bulmanız mümkün.
Klasik araba ile ilgisi olmayanları bile etkileyecek bir konsepte sahip çok çeşitli bu müzeye eğer gidebilirseniz, gitmenizi tavsiye ederim. Posterler, ışıklı panolar, motosikletler, arabalar… Kısa süre de olsa hayatın içinde size başka bir boyut katacağını söyleyebilirim. Çok emek, çok özen ve tutku barındıran bu müzeyi görün isterim. Özel müze olduğu için giriş ücretli, giderken bu bilgileri de edinmenizi de söylemeden geçmek istemiyorum. Ve tabi son olarak umarım sizin rehberiniz de benimki kadar neşeli, bilgili ve heyecanlı olur.
Sayfa başına git